reporte de lectura numero dos de filosofía doctorado en educación universidad Baja Caifornia Mexico
Es un libro excelente de gabriel blanco de superacion personal, alta mente recomendado para todas aquellas personas que quieren ser mejor en su vidaDescripción completa
lectura correctiva primero basico
Descripción completa
Estrategias de Marketing arroz GalloDescripción completa
Cuentos para Pre basica
partituraDescripción completa
Descripción: TAREA DE REFORMAS EDUCATIVAS UNIVERSIDAD DE BAJA CALIFORNIA. DOCTORADO EN EDUCACION
Descripción completa
BIOGRAFÍA DEL SABIO PEDRO RUIZ GALLO, NACIDO EN LA VILLA DE ETENDescripción completa
Descripción: Arreglo para quinteto (orquesta de tango) del tango Gallo Ciego
Descripción: partitura de gallo ciego, bardi , todas las partes . ba blalbas as lasdaldfl
le cortege des vainqueurs roman max gallo türkçesi: semih tufrul
e yayınları:
97
genel dizi
ankara caddesi 13 telefon 26 81 42 narlıbahçe sokak 19/3 telefon 27 87 20 istanbul
Fransa'nın g ü n e y i n d e , N i c e ' d e d o ğ a n yaşına
rağmen çok tanınan
M a x Gallo g e n ç
bir t a r i h ç i .
Eserleri
bası
nın, i l g i l i d e r g i l e r i n d i k k a t i n i ç e k m i ş , y a b a n c ı d i l l e r e ç e v r i l m i ş b u l u n u y o r . Tarih ö ğ r e n i m i g ö r e n v e b u alan¬ da çeşitli
eserler
v e r e n Gallo,
kalyasına g ö s t e r d i ğ i zamana Yılı», şının
kadar.
. «Mussolini
«Dünya S a v a ş ı n ı n Rolü»,
Öyküsü»,
Mussolini
ç e k i y o r d u yakın
k a l y a s ı - Faşizmin Y i r m i
K a y n a k l a r ı n d a E t y o p y a Sava
«Maximilien
«Franko
özellikle
ilgiyle dikkati
Robespierre,
İspanyasının
Bir Yalnızlığın
Tarihi»
ve
«2.
Dünya
Savaşı ö n c e s i F r a n s a ' d a 5 . Kol» o n u n başlıca e s e r l e riydi.
«İktidar Çarkı - Le
şimdiye
Cortege des
kadar t a r i h k i t a p l a r ı n d a n
bir yazarın
ilk r o m a n ı
Vainqueurs»
başka şey y a z m a m ı ş
olarak çıktığında
herkesi
epey
ş a ş ı r t t ı . A m a k i t a b ı o k u y a n l a r M a x G a l l o ' n u n , aynı za¬ m a n d a usta bir d e r o m a n c ı o l d u ğ u n u k a b u l e t t i l e r . Ki¬ tap,
u z m a n l ı k alanı
sayılan
Mussolini
k a l y a s ı n d a ge¬
ç i y o r d u ve k a h r a m a n l a r ı o çağın hayatına k a r ı ş m ı ş ki¬ ş i l e r d i . Eser Fransa'da 1971 - 72 k i t a p m e v s i m i n i n en ilgi g ö r e n r o m a n l a r ı n d a n b i r i o l d u . M a x Gallo ş i m d i l e r d e
ikinci
romanını
hazırlıyor.
Uyarı Bu romanda hayal ürünü kişilerle, yaşamış, Tarihin ve herkesin mah olmuş insanlar karşıkarşıya. yala yana geUyorlar. Bu kişilerin tümünü dilediğim gibi kullandım. Romanda «yalanın amacı» gerçekleri tüm çıp laklığıyla ortaya çıkarmaktır de mişti Aragon. Öyle yapmaya çah§tım. Max Gatto
«Ulu T a n r ı m !
Ben n i ç i n
benim?» STENDHAL Kırmızı ve
«Hayat,
bir dizi k e s i n
Bu davranışların büyük ölçüde
Siyah
davranıştan oluşur.
çoğu hemen
her z a m a n
r a s t l a n t ı l a r a bağlıdır.» ROGER
VAILLAND
İçtenlikti Günlük
B A Ş L A N G İ Ç
1 Senin adını
Philippe
koyacağını
söylemişti
na. A k ş a m o l u r k e n ,
güneşin sokağı yandan
t ı ğ ı s ı r a l a r d a , Parisi
biraz daha s e y r e t m e k için
ba
aydınlat¬ bal¬
konda d u r d u ğ u m zaman, Maud gelir, omuzuma yasla nır, a l ç a k s e s l e k o n u ş u r d u : — Düşün
bir kez
Marco!
Senden
bir
çocuğum
o l s a ! Tam şu sırada bir o ğ l u m u z o l s a , ne ç ı l g ı n l ı k sa¬ yılır
değil
mi?
U z a k l a ş ı r d ı s o n r a y a n ı m d a n . P h i l i p p e adını tekrar¬ lar d u r u r ,
Philippe der de
de s u s a r d ı k o z a m a n . gri
yapıların
üzerinden
Bir e r k e k ç o c u ğ u !
kayar
görünen,
kaybolurdu
Philippe! Bu
k a f a m d a . Dolanır d u r u r d u Bir o ğ l a n ç o c u ğ u !
başka ş e y d e m e z d i .
Balkondan
İkimiz beyaz,
bakışlarım.
s ö z l e r kalırdı
yalnız
bu sözcükler kulaklarımda.
Oğlumuz!
i ç i m d e . Yanısıra bir ç a l k a n t ı .
M u t l u bir kaygı d o ğ a r d ı Paris'in
g ö r ü n t ü s ü n e ar¬
kamı d ö n e r , b a l k o n kapısından i ç e r i y e b a k a r d ı m . Ma¬ ud
divanın
alnına
üzerine
düşerdi
sık
doğru
sertçe
düşen
saçlarını
y u n c a uzandığı nesine dayar, kanlı
bir
uzanırdı. sık.
Kısa
Arada
hareketle
sallar,
kenara a t m a y a d i v a n d a iki
gazeteleri
kestirdiği
sırada
saçları
başını
arkaya
gözlerinin
önüne
çalışırdı.
Boylu
bo¬
e l i n i y u m r u k y a p a r a k çe¬
gözden
ç a t ı ş m a l a r d a n söz e d e n
geçirirdi.
simsiyah
Savaştan,
başlıkları
gö¬
rünce ne tür haberleri okuduğunu çabucak anlardım. Hep aynı k e n t l e r i n adları g e ç e r d i o g ü n l e r i n g a z e t e l e -
13
rinde.
B a r s e l o n a . M a d r i d . B a r s e l o n a . Hep aynı i n s a n
ların adı g e ç e r d i . birbirine rinci
Hitler. M u s s o l i n i .
sayfalarında.
rak y ı ğ ı n l a r ı . larında
H i t l e r . Hep a y n ı ,
benzer f o t o ğ r a f l a r y e r a h r d ı g a z e t e l e r i n Yıkıntılar.
Salkım
silahlarıyla
Kasırgalar
saçak
insanlar.
erkekler.
çağının
bi
Ç ö k m ü ş yapılar. Taş t o p Ellerinde,
Gözleri
haberleri.
Yıkıntı
yaşlı
omuz
kadınlar.
yıllarının f o t o ğ ¬
rafları. Başını —
kaldırmadan
Okudun
mu
sorardı
bunları?
Maud.
Cevap
versene.
Okudun
mu? Büyük Hemen
bir
me. Yakında vaşların cağına
çekişme
her a k ş a m
korkunç
ölüm
olayların
saçacağına,
inanırdı,
Maud.
mal v e r m i y o r m u ş sanların s ü r e k l i dim.
başlardı
tekrarlanan
gibi
o
zaman
geleneksel
aramızda. bir çekiş¬
p a t l a k v e r e c e ğ i n e , sa¬
taş
taş
üstünde
kalmıya-
Ben böyle ş e y l e r e pek i h t i ¬ davranır,
bir barışa
eninde
sonunda
kavuşacaklarını
ileri
in¬
sürer¬
M a u d o zaman e l i n i n a l t ı n d a k i g a z e t e l e r i öfkey¬
le b u r u ş t u r u r , divandan kalkardı. — ten
Korkuyorsun sen,
derdi.
Olacakları görmek¬
k o r k u y o r s u n . Taraf t u t m a k t a n ,
yapmaktan
ödün
d a y e r almayı olmayı
kopuyor.
uygun
Bu
kesin
bir s e ç i m
n e d e n l e o n l a r ı n yanın¬
görüyorsun.
O n l a r l a suç
ortağı
onlar d e d i ğ i
Maud'nun?
İtalyan
Mussolini
adına
da...
Onlar!
Kimlerdi
büyükelçiliğindeki Barselona'yı
meslekdaşlarım.
bombalayan
pilotlar.
M a u d ' n u n o n l a r de¬
d i ğ i , g e r ç e k t e , benim yaşantımın parçaları, yaşantım¬ dan,
çevremden
Geçmişimden, yal
ayrılmayan ş e y l e r d i .
her bîri
kırıklıklarımdı.
b i r e r anıt g i b i
Mesleğimdi.
Geçmişimdi. kalakalmış,
Maud
durup dinlen¬
meden
beni
sarsmaya, dürtüklemeye çalışıyordu:
—
Sen
hâlâ
mezsen, 14
ç e k i m s e r davranır,
artık sonrasını
kendin
ha¬
kesin
bilirsin
karar ver¬
diyordu.
Na-
sil d i l e r s e n öyle y a p s e n . Ben k e n d i başıma karar ve¬ r e c e ğ i m diye e k l i y o r d u . Susuyordum
o zamanlar.
Renksiz,
tatsız,
olağan
d a o l s a , bir ç ö z ü m y o l u b u l u n a b i l e c e ğ i n i u m u y o r d u m . Akla
karanın
mak için Akla
b a ğ d a ş a b i l e c e ğ i n e , yavan da o l s a , yaşa¬
bir
kara
neden
bulunabileceğine
bağdaştığı
zaman
ortaya
inanıyordum.
boz
bulanık
bir
renk çıkacağını d a b i l m i y o r d e ğ i l d i m . N e o l u r s a o l s u n , öylesi
bir o r t a m d a da
kişinin
ğ i n d e n pek k u ş k u m y o k t u . retiyordu. yanaydı
Kesin
Maud.
iyi
kötü
dayanabilece¬
Oysa M a u d hayır diye di¬
davranışlardan,
kesin
tutumlardan
Arada sırada:
> — Seç a r t ı k !
Seç, d i y o r d u . Ya onlar ya b e n , di¬
ye dikleniyordu. Eğer
kolunu
silkiyor, —
istersem,
ellerimden
Bırak beni
diyordu.
Bana yordu.
tutmak
kendini kızıyordu.
Koyun g i b i
hemen
omuzlarını
sıyırıveriyordu. Bırak!
Tarihe
kızıyordu,
insanlara
her ş e y e b o y u n eğen
kızı¬
insan t o p l u ¬
luklarına, M ü n i c h konferansı dönüşü Daladier'yi, M u s solini'yi
alkışlayan
savaş y a k ı n d a soiini'den
«senin
İnsanların
insanlara
deli
patlak v e r e c e k diye hiç
sevgili
Duçe'n»
bir ş e y d e n
oluyordu.
Korkunç
haykırırken, diye
söz
Mus-
ediyordu.
haberleri yok,
diyordu.
Hiç bir ş e y i , g e r ç e ğ i g ö r e m i y o r l a r . Sen de g ö r e m i y o r ¬ sun, diye e k l i y o r d u . Yanına balkonun geçen
sokuluyordum
Maud'nun.
o t o m o b i l l e r i n farları
karanlığı
seviyorduk.
Daha
aydınlatıyordu.
İçtenlikle
istediği
şın p a t l a k v e r m e s i mı?
yalnız
şey
İkimiz d e
da s o k u l u y o r d u m
—- Ne çılgınlık b i z i m k i s i ,
ması
Odayı,
ö n ü n e raslayan s o k a k lâmbası y a d a s e y r e k
diyordu
neydi?
ona.
Maud.
Korkunç.bir
sava¬
m i y o k s a bir e r k e k ç o c u ğ u m u z ol¬
Susuyorduk artık.
Gecenin
karanlığı.
Aşk.
Sevişmelerimiz. 15
Şunu d a b i l m e n i Sevişmek, dik şeydi. tı
Yanyana
sevişmelerimiz.
konuşmaya.
isterim Philippe.
aşk m u t l u l u k t u
bizim
yatmamıza Sonra,
Maud
sözü
için.
Beklenme
olanak s a ğ l a y a n
ağır ağır y e n i d e n
barış
başlardık
döndürür dolaştırır Jacques'a
g e t i r i r d i . O J a c q u e s ' d a n söz e d i n c e , ben kaskatı k e s i lirdim. —
Budalalaşma
kıskançlık
gösterisi
Sonra y i n e —
derdi.
Kalkıp
anlamı
var
da mı
şimdi sanki?
konuşurdu:
Jacques'la ilgili olarak ö ğ r e n d i k l e r i n ,
konuda söylediğin silahını lıyor»
Marco, yapmanın
almıştım
ş e y l e r ö n e m l i y d i . Yalnız,
elinden.
bana o
ben
onun
Seviyordum Jacques'ı.
m u s u n ? A ş k insana
silahını
bıraktırır.
Hem
An son¬
r a J a c q u e s d u y g u s a l bir e r k e k t i . Kuşkusuz, miyordu dan
onu
geçen
bunu
Maud artık bırakmıştı artık.
o
kadar z a m a n ,
anımsadıkça
Birbirimizi
şimdi
ona d u y d u ğ u
o
Sev¬
içim
Maud
Jacques'la
bağlılığı,
kadar f e l â k e t t e n s o n r a
bile
s e v i y o r d u k ama
mak i s t e m i y o r d u .
Jacques'ı.
B i r b i r i m i z i s e v i y o r d u k ş i m d i . Ara¬ bir t u h a f
oluyor.
kocasından
boşan¬
aralarındaki
saygıyı
arkadaşlığı,
bana a n l a t m a y a çalışı¬
yordu. —
A n l a m a y a çalış
lış. Onunla aramızda
M a r c o , d i y o r d u . A n l a m a y a ça¬
kala
kala,
benim
ğı t e h l i k e l e r , t e h l i k e l i işler k a l d ı .
için göze aldı¬
Benîm için göze al¬
dı onların t ü m ü n ü . Çok k ı z ı y o r d u m da
açıklıyacağım
bu s ö z l e r i n e .
sana.
Bak P h i l i p p e ,
Jacques
işin
daha
bunu
başında
i h a n e t e t m i ş t i M a u d ' y a . S ö y l e d i m bunu d a o n a . —
Gerçek
Başlangıçta dan.
Sen
bir
Jacques bunu
ihanet bir
sayılmaz,
başka şeye
diyordu bağlıydı
Maud. da on¬
kavrayamazsın.
Kısacası, beni pek hesaba k a t m ı y o r d u M a u d . A m a
16
biraz s o n r a
ellerini
du. Susuyordu. —
Hem
göğsümde
Jacques
dı, diyordu.
dolaştırmaya
başlıyor
Bir kez daha s e v i ş i y o r d u k .
Savaşın
artık kendini
her ş e y d e n
patlak vermesi
belki
sıyır¬
de yararlı
o l u r . Ona g ü v e n e b i l e c e ğ i m i b i l i y o r u m . J a c q u e s seçimini
yaptı.
Bu
Kesin
sözleriyle
kararını
dolaylı
verdi
olarak
bulunmak i s t i y o r d u . A m a , bu
diye
kesin
ekliyordu.
bana y i n e
uyanda
kadarla y e t i n i y o r , bun¬
dan ö t e y e d e g i t m i y o r d u . Sonunda —
da:
Ne o l u r s a
olsun,
Jacques'ı
yüzüstü
bıraka¬
mam, diyordu. Adam
sonsuz
bir
umutsuzluğa
onu ayda bir iki kez g ö r ü y o r d u . tırlatıyordum emeklilik kendine şey
ona.
hakkı özgü
Onu
izlerler. dum.
ajanlara
tanımazlar bir t ü r d e ,
olmadığını —
Gizli
kapılmasın
diye
İhtiyatlı olmasını acımazlar,
diyordum. bir gizli
ha
onlara
Jacques'ın
da,
ajandan başka
bir
açıklıyordum.
tehlikeye
Acımazlar
atıyorsun
hiç.
İkinizi
Onlara g ö r e , Jacques
diyordum. de
İkinizi
temizlerler
de
diyor¬
i h a n e t e t m i ş sayılır.
İha¬
net e t t i ğ i n e g ö r e , sen d e onların g ö z ü n d e t e h l i k e l i sayılıyorsundur. — Kişi ne y a p a r s a y a p s ı n , her z a m a n , her şey t e h ¬ likelidir
diye
Maud,
cevap
veriyordu
dolambaçlı
yollan
Maud
umursamazlıkla.
izliyerek Arles
kentine
g i d i y o r d u . O r a d a , s e n i n iyi b i l d i ğ i n , o a ğ a ç l ı k l ı y o l u n d i b i n d e k i evde k a l ı y o r d u .
Benim de, sonunda,
iki a y
ö n c e g ö r e b i l d i ğ i m o koyu k i r e m i t r e n k l i e v d e . J a c q u es'ın
evinde Maud o
kısacası. evi,
o evde barınan J a c q u e s ' i n
s e v i y o r d u . Senin evindi
orası
Philippe.
ailesini
Senin a i i e n d i
o r a d a k i l e r . Belki d e M a u d s e n i n i ç i n , s e n i ç o k sevdi¬ ği
için o eve, o e v d e k i
tı.
Evin ö n ü n d e uzanan
iktidar çarkı
i n s a n l a r a ö y l e s i n e bağlanmış¬ ağaçlıklı,
g ö l g e l i k yolda belki 17/2
d e s e n i n k o ş u ş t u ğ u n u g ö z l e r i n i n ö n ü n e g e t i r i y o r , se¬ nin ilk kez o ç ı n a r l a r ı , o s e l v i i e r i g ö r e c e ğ i n i a k l ı n d a n geçiriyordu. oranın ları,
Arles
kentinden
özelliklerini, akşam
her d ö n ü ş ü n d e
görüntüsünü,
olurken
kırmızıya
uzadıya a n l a t ı y o r d u . Oysa
çalan
ben,
barınak bile s a ğ l ı y a m ı y o r d u m .
koyu
ben
bana
r e n k l i yamaç¬
gökyüzünü sana
uzun
bir ev,
bir
M a u d d a b i l i y o r d u bu¬
nu. Bundan yalnız üç ay ö n c e , o y o l d a d o l a ş t ı ğ ı m , o çevrenin
özellikleriyle,
anladım
Maud'nun
ufkuyla
bunları
karşılaştığım
düşünmüş
zaman
olduğunu.
Bir
e r k e k ç o c u k s a h i b i o l m a y ı i s t e m i ş o l m a s ı n ı , daha aç*kcası,
seni
benden
luluk d u y d u m . ğını, o l m a s ı
istemiş
Bilinçli
olmasını
düşünerek
olarak istemişti
gerektiği
biçimde,
bunu.
bilinçli
mut¬ Yaptı¬
o l a r a k yap¬
mıştı. Maud'nun lıydım.
İkide
bu
isteğinin
birde
n e d e n i n i v a k t i y l e anlama¬
«Philippe,
Philippe!»
diye t u t t u r u r ,
s e n i n k ü ç ü k adını t e k r a r l a r , «bir o ğ l a n ç o c u ğ u ne çılgınlık d e ğ i l mi?» nu î s t i y e r e k y a p t ı . davrandım Oysa, ç o k iyi
o
derdi.
Kim
zamanlar.
Maud'nun
hiç
biliyordum.
bilir,
belki
de
ben
kör g i b i
Anlamak istemedim
bir şeyi
Marco,
Bu ç ı l g ı n l ı k s a eğer, bu¬
raslantıya
belki
de.
bırakmadığını
B i r d e n b i r e karar v e r d i .
Karar ver¬
di mi bir kez, o kararın b e r a b e r i n d e g e t i r d i ğ i t ü m t e h ¬ likeleri
göze a l m a k t a n
hiç
çekinmezdi.
Bir s ü r e
s e l o n a ' d a , Ebru n e h r i c e p h e s i n d e b u l u n m u ş t u . huriyetçi selona'da, Sonra
Barselona kentinin t a m ortasında, bir o t o m o b i l d e n
ezmeye çalışmışlardı
Başkaldırmanın kist k a n a t t a k i
en
aşırı
ateş a ç m ı ş l a r d ı M a u d ' y u aynı
uçundaydı
o
i h t i l â l c i l e r i n en aşırı
Bar¬ Cum¬
kızıl
Bar¬
üzerine.
otomobille.
sıralarda. Troç-
uçundaydı.
Baba
d e r d i T r o ç k i ' y e . Baba o n l a r ı rahatsız e d i y o r . Baba on¬ ların h u z u r u n u di.
18
İspanya'dan
kaçırıyor.
Peşine d ü ş t ü l e r babanın der¬
döndüğünde
Maud
ile
karşılaştığım
zaman
gülüp d u r u y o r d u .
Öfkesinden,
güçlü
olmasın¬
dan ö t ü r ü g ü l d ü ğ ü n ü s ö y l ü y o r d u . — Beni Stalin'in
öldürmeye
ajanları
çalıştılar,
Marco.
h e r h a l d e . Ya da f a ş i s t l e r .
diyordu. Hepsi
ay¬
nı b o k u n s o y u d i y o r d u . Ha b o l ş e v i k l e r i n Gepeu ö r g ü ¬ t ü , ha G e s t a p o , ha Ovra ö r g ü t ü , hepsi bir, hepsi aynı kapıya
çıkar
yorlar.
Hepsi bizi
boşuna
çaba
ler diye
Hepsi
bizim
ardımızdan
koşu¬
ele g e ç i r m e k t u t k u s u n d a . Yok
harcıyorlar.
Babayı
ele
ama,
geçiremiyecek-
ekliyordu.
Oysa, diği
diyordu.
bir g ü n ,
Troçki'yi
herhalde
bu
1940 yılında,
vurdular. olayı.
Maud'nun
Meksika'da.
baba d e
Biliyorsundur
M a u d ' n u n ona sarsılmaz bir güve¬
ni v a r d ı . —- S e n , f i k i r l e r i n g ü c ü n ü a n h y a m a z s m , d e r d i ba¬ na.
Fikirler
öldürülemez.
onun f i k i r l e r i n i
ortadan
Troçki'yi
vururlar
ama
kaldıramazlar.
D i n l e r d i m s ö y l e d i k l e r i n i . Ona inanmayı ç o k ister¬ dim.
A r a d a sırada
maz d e ğ i l d i . riyle,
beni
de
peşinden
Öylesine t u t k u n d u
aşkıyla,
bedeniyle
bazı
etkisiz
sürüklediği fikirlere.
duruma
ol¬
Sözle¬
sokmuştu
J a c g u e s ' ı . G e r ç e k t i b u . Oysa, J a c q u e s ona i h a n e t et¬ mek amacıyla yanma y a n a ş m ı ş t ı .
B u a m a ç l a sever gi¬
bi
da y e t i n m e y i p , sev¬
yapmış,
mişti gibi
sever g i b i
Maud'yu. yaparak
Ama,
yanma
tasarlamışlardı
yapmakla
işi
gerçek amacı, sokulmaktı
bir y e r l e r d e .
başlangıçta,
öyle u y g u n
ud'nun
erkek,
Troçki'nin lardı.
saklandığı
Jacques
Maud'ya
kazanan
yeri
bulabilir
öyle bir bü¬
g ö r m ü ş l e r d e Ma-
onun
izinden diye
işte
böylesi
bir g ö r e v l e ,
yo!
almaya
başlamıştı.
doğru
severmiş
Moskova'daki
roda öyle d ü ş ü n m ü ş l e r , kalbini
onu
gide-ek
hesaplamış¬ bu
amaçla,
Fakat,
işler
t e r s bir g e l i ş m e g ö s t e r m i ş , M a u d , t e s l i m o l m a y a zor¬ lamıştı
Jacques'î.
v e r m i ş t i . Jacques,
Adamın
elindeki
tüm
silahları
bunun üzerine, Arles'da o
alı¬
gölge19
îikli y o l u n d i b i n d e b u l u n a n , s e n i n b i l d i ğ i n , b ü y ü d ü ğ ü n o eve ç e k i l m e k z o r u n d a k a l m ı ş t ı . Üç ay ö n c e o n u n y a p t ı ğ ı t a b l o l a r ı g ö r d ü m . yazları, sarıları, ama i ç t e n l i k l i
mavileri
çoğunlukla. Katı,
resimlerdi tabloları.
D ü r ü s t e r k e k re¬
simleri t ü m ü de. lolardı. Ama zaman
Be¬
kullanmış
ne
Belki
biraz k u r u ,
çıkar?
biraz ruhsuz tab¬
Üç ay önce,
bahçedeki taş kuyunun
leri p a n t o l o n u n c e p l e r i n d e ,
oraya
gittiğim
k e n a r ı n a o t u r d u m . El¬
bekçi geldi dikildi yanı-
başımda. —
İnsan
bizim
yaşımıza
çabucak yoruluveriyor, Haklısın
geldi
mi,
her
şeyden
dedi.
gibisinden
başımı
salladım.
Onu
senin
hakkında k o n u ş t u r d u m . —
Sık sık b u r d a kalırlar d e d i .
Philîppe'le
madam
Daria d i y e e k l e d i . M a d a m Darîa ç o k s e v e r bu evi de¬ di.
Biliyor musunuz,
b ü y ü k bir r ö p o r t a j y a p m a k için
o r a y a g i t t i ğ i zaman e v l e n m i ş o n u n l a .
Beraber döndü¬
ler.
s a n k i ? Yusyuvar¬
Buralarda
alacak
kız
mı
yoktu
lak, t o m b i ş c e bir g e n ç kadın m a d a m D a r i a . A m a , ç o k iyi
insan.
Ç o k ç o k i y i . Ruslar b i z i m
bölgelerindeki
insanlara
Uzun
anlattı
süre
dayanarak, meye
durdu
senin yaşantını
çalıştım. Sonra
ülkenin Akdeniz
benziyorlar... bekçi.
gözlerimin
Paris'in
Söylediklerine önüne
getir¬
y o l u n u t u t t u m . Yaşan¬
tımız, i ç i n d e b o c a l a d ı ğ ı m ı z ş u ç a ğ . , d e l i l i k t ü m ü . Tü¬ mü
çılgınlık.
Tümüyle çılgınca şeyler.
sürüyordum. yoruyor
insanı.
Arabayı
Benim yaşımda, -gerçek bu,Düşünmek. Öte yandan,
ağır
her ş e y
anımsamaya
ç a l ı ş m a k . Ü s t e l i k , a r a b a s ü r m e k . Az iş mi b u n l a r ? Dur¬ mayı ç o k i s t e r d i m bir y e r l e r d e . A r a b a d a n i n e r e k boy¬ lu
b o y u n c a ç a y ı r l a r a uzanmayı
g a r a d u m a n ı y l a ısıtarak, şu lidolu
geçirdiğimiz
ayrıntılarıyla gözden 20
şu
istedim.
İçimi
bir si¬
çılgınca d ö n e m l e r d e
çağda
geçirmeyi,
izlediğimiz yollan incelemeyi
de¬ tüm
çok iste-
d i m . Önce,
kendi yaşantımı. Sonra Maud'nun
yolu. Jacques'ın serüvenini. lognan'ın,
daha
izlediği
Ferri'nin, Alatri'nin,
başkalarının
başlarından
Pra-
geçenleri
a y ı ayrı i n c e l e m e y i ç o k i s t e d i m . T ü m b u n l a r ı n s o n u n ¬ da da, s e n i n a Rus kızıyla e v l e n i p , evde
oturmanla
tiğini,
sonuçlanıncaya
müzeye d ö n m ü ş o
dek
neler
olup
hepsini, t ü m ayrıntılarıyla gözlerimin
bit¬
önünden
geçirmeyi çok çok istedim. Paris'e Ondan
dönünce
Elisabeth'le,
karımla
buluştum.
daha s o n r a söz e d e c e ğ i m sana.
Benî g ö r ü r g ö r m e z h e m e n s o r d u : na,
—
Ne
şu
Morin? Değerli
haber r e s s a m d a n
Neyin
bir r e s s a m
n e s i , Tanrı mı? O
aşkı¬
kadar y o l u
bir o kadar da y o r g u n l u ğ u göze a l m a n a d e ğ d i mi bari? Bir
sigara.
larından,
B i r k a ç söz.
sorularından
Yine öyle y a p t ı m . bilirim dan.
ki,
Koltuklardan
günlerce
Sessiz.
Gelişigüzel.
sıyrılmak.
önemlisi,
Maud'ya
gibi. diye¬
Yerimden
kıpırdama¬
hayatını
dayadığın
önünde,
söz
bakış¬
birine yerleşip,
t a b l o l a r c a n l a n d ı . A c a b a J a c q u e s seni tır? A c a b a M a u d ' d a n
Onun
zamanki
oturdum.
Gözlerimin
Her
etmiş
nasıl anlatmış¬
m i d i r sana?
yanaşabilmek
için
onu
Daha da elde
ede¬
b i l m e k için k i m b i l i r ne d e n l i sabırlı d a v r a n m ı ş t ı r . Onu ele v e r m e k ,
dilediklerini
bilir ne denli nasıl
meydana
çıkmıştır foyası
önünde.
Nasıl
yine
Maud'nun
de
kaçmıştır ondan
na k a v u ş m u ş t u r , Philippe.
Savaş
Çok s i g a r a
Sıkıcı
Maud'nun nasıl
kim
Ya
bilir.
zaman,
Philippe? K i m içiyorsun,
sorularla durmadan
kim
Daha d a s o n r a , gözleri
bucak bucak.
sayesinde,
başladığı
ona bıraktığı s e n , —
ö ğ r e n e b i l m e k amacıyla
kararlılık g ö s t e r m i ş t i r .
huzura,
o
Sonra,
tabloları¬
ç o c u k ? Yani, sen Maud'nun
getirip
bilir?
diyordu
Elisabeth.
kafamı
şişiriyordu
Eli¬
s a b e t h . Durup d u r u r k e n niçin Arles'a g i t t i ğ i m i öğren¬ mek i s t i y o r d u . Ş i m d i ise, b i r k a ç a y k a l m a k üzere, n i 21
çin
Magliano'ya,
verdiğimi yordum yere
bu
sorulara.
gitmesini
senin
bizimkilerin
merak ediyordu.
nasıl
nasıl
geçindiğinizi
gün
yaşadığını, için
biraz
inandırmaya
beri
Elisabeth'in
sola
telefon
bir
ediyor,
bir
nasıl
etmeye
dilinden
da
başlamış,
düşmeyen
Her
gerçekti. senin,
birkaç
olamayacağına
koyulmuştum.
Seni
harcamıştım.
başardığım
varlığın
yaptığını,
çalışıyordum.
çaba
bile ş ü p h e
Maud'nun
öteye
karar
cevaplar veri¬
röportajlarını
unutmayı
Hatta v a r l ı ğ ı n d a n cükten
sırada
sağa
öğrenmeye
yıllardan
daha
olsa o l s a ,
gitmeye
k i ş i l i ğ i n i Daria ile ne zaman evlendi¬
ğini
unutmak
Arada
koilayarak,
kimliğini,
yanma
Kaçamaklı
J a c q u e s sana
söz¬
kendimi
benden
söz
e t m e m i ş o l a c a ğ ı n a g ö r e ben d e s u s m a y ı d o ğ r u bulu¬ yordum. değildi bir
Yaptığı ya.
insandan
anımsadığı
tablolara
Ben,
onun
benim
adımı
karıştıracak
gözünde,
sıkıcı
huzur kaçırıcı
başka bir şey o l a m a z d ı m .
zamanlar Maud
Doğal o l a r a k i s t e m e z d i de c a n l a n d ı r m a k .
ile y a t t ı ğ ı m
Belki
de beni
aklına
gelirdi.
böyle ş e y l e r i g ö z l e r i n i n
Dahası
da var.
Maud
da
önün¬
benî sil¬
m i ş t i d e f t e r i n d e n . Olaylar bizi ayrı ayrı y ö n l e r e d o ğ ¬ ru s ü r ü k l e m i ş t i . Jacoues'ın, yerine getirmesi gereken önemli
bir g ö r e v i v a r d ı .
babanmış gibi
Senin
davranmak.
baban
Maud
olmak.
Senin
ona b ı r a k m ı ş t ı s e n i .
Bu o l a y l a r o d e n l i g e r i l e r d e k a l d ı , k ö p r ü l e r i n a l t ı n d a n öyle s u l a r aktı
ki. şimdi
artık ö f k e l e n m i y o r u m
bile
d ü ş ü n d ü k ç e . Ö l m ü ş d u y g u l a r ı m , ö f k e m . H ı r s ı m . Son¬ ra, J a c q u e s sin meyi
da zayıflık g ö s t e r m e m i ş t i .
görevleri
yüklenecek
yeğlerdi.
kırılacak,
İzlediği
düz
kopacak olursa, o
par, s a p ı t ı r d ı . Seni Morin yapmıştı.
kendi
belirli
B e l i r l i ve
Doğru
çizgiler
yolları
eğer
çıkar,
evinde y e t i ş t i r m i ş ,
sürece
ke¬ izle¬
bir y e r d e n
zaman y o l d a n
Susmak düşüyordu
Dayanabildiğim Sonra, 22
insandı.
sa¬
Philippe
bana.
susmak.
bir yaş çatıp g e l i y o r .
Dikiliyor in-
sanın
karşısına yaş
e n g e l i . O yaşın
ufuk görünüveriyor.
Ölümü
getirdiği
belirleyen,
solgun
donuk,
solgun
ufuk. Rus c e p h e s i n d e , boyun
eğmek
karın,
zorunda
buzun i ç i n d e diz ç ö k m e k ,
kaldığımız,
arkadaşlarımızdan
ç o ğ u , o k a p k a r a u f u k l a r ı n ç i z g i s i n d e n can v e r m e k zo¬ runda tim.
kaldıkları Aklımın
z a m a n l a r bile
ucundan
bile
şimdi, şuracıkta, tam bana,
elimin
ölümü
görmemiş¬
ölüm.
Oysa
k a r ş ı m d a d u r u y o r . Elini uzatmış
üstüne koymuş
sında t u t u ş u p yanan
ben
geçmemişti gibi
kâğıt p a r ç a s ı
s a n k i . A l e v l e r ara¬ gibi
kıvrılıyor,
bü
z ü l ü y o r u m . M a g l i a n o ' y u , e v i m i , e v d e k i o k o c a m a n , loş salonu şimdi
bir kez daha g ö r m e k i s t i y o r u m .
Maglia-
no'nun s a b a h s i s l e r i n i g ö r m e k , t o z l u t o p r a k l ı köy y o l ¬ larında bir kez daha y ü r ü m e k i s t i y o r u m . Köylü ların
şarkılarını
murun
dinlemek,
altında
durmak
gençlik yıllarımda, sık
gibi y e r i , samanlığı yorum.
Oraları ağaçları,
meliyim
arabaların
yağ¬
Çocukluğumda, o yolları,
durduğu o
bir kez daha o l s u n g ö r m e y i
sana t a n ı t m a k oranın
istiyorum.
insanlarını,
o
sık
hangar dili¬
Beni
ben
toprakları
gör¬
mutlaka.
Sana
i h t i y a c ı m var P h i l i p p e .
erkek
evlâda
yakın,
daha anlayışlı
memle,
f ı r t ı n a l a r ı y l a inen
istiyorum.
üzerinde k o ş t u ğ u m
gidip saklandığım,
yapan
yaz
kadın¬
gereksinme
hayatımın
Beni
duydum.
olsun
dinleyecek Hayat bana
istedim.
daha
B e n i m sona
sona e r m e y e c e ğ i n d e n
emin
bir er¬
olmak
i s t e d i m . O zaman a r a d ı m işte s e n i . Bu n e d e n l e A r l e s kentinin yolunu t u t t u m . d ö r t selvi y ü k s e l e n taş
Gölgelikli yolu, kuyuyu
buldum.
çevresinde Maud
bana
sık sık b u n l a r d a n söz e t m i ş t i . Taraçayı g ö r d ü m . J a c q u es'ın y a p t ı ğ ı t a b l o l a r ı d a . Seni g ü ç l ü ,
s e r t bir e r k e k
olarak gözlerimin önünde canlandırdım. A m a ,
bir yan¬
dan
Bulandı.
da
ufuk
Bozbulanık
bir
benden
uzaklaşmaya
başladı.
renk aldı.
Seninle k o n u ş m a m gerekli o l d u ,
Philippe. 23
2 Philippe,
bir h a f t a d a n
Elisabeth
benî bu
dırmaya
çok
beri
Magliano'dayım.
y o l c u l u ğ u göze
ç a l ı ş t ı . Yol
uzun
almaktan
d e d i . Yaşını
cay
dikkate
al
d e d i . Y o r g u n l u ğ u hesaba kat d e d i . B u arada, bir s ü r ü soru s o r d u . — hani
Ne o l u y o r sana b i r d e n b i r e , d e d i .
aklından
çıkarmıştın?
Şimdi,
Magliano'yu
n e d e n i var
mı
git
menin? diye d i r e t t i . Onun
bu
yanımdaydın kaç
tür sorularını Philippe.
c e v a p l a r k e n sen
İçimde,
sözcükle atlatmaya çalışıyordum —
benim
kalbimdeydin.
Bir¬
Elisabeth'i.
M a g l i a n o , d i y o r d u m . Evim d i y o r d u m . Belki de
yaşlandığım J e t t r a T y o r d u m T " r r
daha
gitmeye
olanak
bulmayabilirim, diyordum. Dik dik y ü z ü m e baktı
E l i s a b e t h . S o n r a , gözlükle¬
rini t a k t ı v e e l i n d e t u t t u ğ u k i t a b ı n ü z e r i n e k a p a n d ı . —
Ne y a p a y ı m ,
dedi.
Canın
nasıl
isterse
öyle
y a p . Hayat s i g o r t a n var, d e ğ i l m i , diye e k l e d i . Kadınlar, v e r m e k için yorlar
ki
sizi
bazan.
başka s ö z c ü k l e r i savaşın
bırakıvermek,
öylesine az Neyse.
defterlerinden
eözcüğe g e r e k s i n m e Çıktım yola.
Yol
anımsadım durmadan.
patlak v e r e c e ğ i
günlerde
siliduyu¬
süresince
1939'da
Maud'nun
tam
söylediği
sözcükleri. Onunla, çalıştığı
Paris'te,
g a z e t e y e yakın
büyük
bulvarlarda,
o
zamanlar
bir kahvede b u l u ş a c a k t ı k . Ora25
ya g i t t i ğ i m d e , Maud'nun benden önce geimiş, rıma y e r l e ş t i r i l m i ş
iskemlelerden
birine
kaldı
oturmuş
ol
d u ğ u n u g ö r m ü ş t ü m . Yolun karşı y ö n ü n d e n o k a l d ı r ı m a doğru
geçerken,
bakışlarıyla
beni
kavradığım
sez¬
miştim. —
Karar v e r d i n
mi? d i y e
hemen s o r m u ş t u .
S o k a k l a m b a l a r ı y a n m ı ş t ı . Tatlı akşamıydı. latıcı
bir
mıştı. her
Barış barış
Belki
şey
içindeydi ortamı
de
son
koskoca
Münih
anda
bir
adımıza, rından
insanlar,
bir g ü n ü n t a t l ı Uyuşturucu,
kenti
sarıp
konferansında çözüme
h e r k e s b ö y l e bir g e l i ş m e y i tanımadığımız
Paris.
sarmaia-
olduğu
bağlanırdı.
umuyordu.
Çek'ler,
gibi,
Hemen
Bilmediğimiz,
Polonyalılar,
benim adıma, katlanırlardı
bir
uyuk-
belki
bizim
bazı
hakla¬
vazgeçmeye.
—
Karar v e r d i n
İtalyan
bombalıyorlardı. telerin»
m i , diye tekrarladıydı
uçakları Faşist
diyordu,-
yordu.
İtalya'nın
üzerinde
Arnavutluğun basın,
silahların ele
uçakla
Tiran'ı
-Maud,
«senin
gaze
başarısına
alkış
tutu
geçirdiği
k o n t Ciano,
Maud.
başkenti
Arnavutluk
toprakları
keşif g e z i n t i l e r i yapıyor¬
d u . A m a b e n , ben hâlâ u m u t l u y d u m . — sıl
Maud,
biraz zaman bırak bana. B i r d e n b i r e na¬
karar v e r e b i l i r i m ? Bazı ş e y l e r i t ü m o l a r a k s i l m e m ,
unutmam
gerekli.
kiler var.
En yakınlarım
sonra, olduğu doğar
ne
biliyorsun
gibi,
son
M a g l i a n o var. Orada¬
orada. Yaşamak g e r e k .
şimdiden?
dakikada
Belki
barışı
de,
Hem
Münih'te
kurtarmak
olanağı
bakarsın...
Maud sanmıştım. alkollü
Bak bir kez,
bir ş e y s ö y l e m e d i ğ i
için
onu
inandırdığımı
İşte t a m o sırada g a r s o n u ç a ğ ı r d ı .
bir içki
istedi.
«Kırmızı
Sert
bir A r m a g n a c konyağı»
d e m i ş t i . İyi b i l i y o r u m . —
İ ç t i ğ i m son a l k o l l ü
sana nedenini 26
diye e k l e d i .
içki, d e d i . Sonra anlatırım
Kaldırımlarda
dolaşan
insanlara
bakmaya
başla¬
d ı . Elini t u t t u m M a u d ' n u n . Bıraktı e l i n i a v u c u m u n için¬ de.
Barış u m u t l a r ı n d a n söz e t t i m
birdenbire
ona. Fakat,
Maud,
kalktı y e r i n d e n .
—
Bana bir t a k s i çağır,
—
Gazeteye
—
Artık gazeteye
gitmiyor
dedi.
musun
diye
gitmiyeceğim.
sormuştum. Hiç
gitmiyece-
ğim, demişti. Kaldırımda birkaç adım y ü r ü d ü . durdu.
Bu
madığımı, içim
ilişkinin
korkuyla
süngüyle
Bir t a k s i y i
geldiğini,
ç o k geç kaldığımı
kuşkuyla,
hesinde,
sonu
işte
o
dur¬
inandıra¬
anda a n l a m ı ş t ı m ,
çalkalandı.
hücuma
onu
Piave
n e h r i cep¬
kalkmak gerektiği
zaman¬
larda o l d u ğ u g i b i t ı p k ı . —
Konuş, a ç ı k l a , bir şey s ö y l e , d e d i m .
Uzaklaşmasını t i m b u n l a r ı . Onu yarı açık d u r a n
biraz
geciktirmek
için
söylemiş¬
biraz daha g ö r e b i l m e k i ç i n . Taksinin
kapısından y a r a r l a n a r a k biraz daha gö¬
rebilmek için. —
Biliyorsun
verdim.
Üstelik,
pek âlâ
Marco, dedi.
kararsızlık
içinde
Ben
kararımı
bocalayan
senin
adına d a s e ç i m y a p t ı m , s e n i n adına d a karar v e r d i m . İ s t e d i ğ i n de bu d e ğ i l Taksi — den.
Gebeyim
Sakın Taksi
miydi?
hareket etmeden önce ekledi : Marco.
Senden.
bir şey y a p m a y a f i l a n
uzaklaştı g i t t i .
Doğal
o l a r a k sen¬
kalkışma.
Yürüdüm sonra bütün
gece
s ü r e s i n c e ona t e l e f o n e t m e y e ç a l ı ş t ı m . T e l e f o n u
çal¬
d ı , ç a l d ı . A ç ı l m a d ı hiç. Boşuna u ğ r a ş t ı m d u r d u m .
Sa¬
bah
o l u r olmaz
Maud'un
kaldığı
eve
koştum.
kadın.
Matmazel
Kimse
yoktu evde. —
Hayır d e d i
kapıcı
Maud
Ka-
u f m a n ' ı s a b a h t a n bu y a n a hiç g ö r m e d i m . B i l i r s i n i z , ga¬ zeteciler
çok gezerler.
E l ç i l i ğ e o sabah hayli
geç g e l d i m . V a r e n n e s o k a 27
ğında,
servis
kapısının
önüne
bir
kamyonet yanaşmış
d u r u y o r d u . E l ç i l i ğ i n b a h ç e s i n e , ç i ç e k l i y o l u n kenarına bir y ı ğ ı n ,
irili
oralarda
ufaklı s a n d ı k
dolaşıyor,
yerleştirilmişti.
hamallara
Lanvoni
emirler veriyordu.
Ba¬
na doğru g e l d i . —
Naldi,
merkeze haberleri? kendisi bu.
Bazı
Baksana,
küçük
bizim
bana
Marco,
eğmek
zorunda
Lanvoni
sırlarımızı
karar v e r d i m .
Roma'ya,
Okudun
kont Ciano,
bombalamak istemiş.
Bak
boyun
dedi.
göndermeye
Önemli
mu
Tiran'ı
son
uçakla
bir g e l i ş m e d i r
eninde sonunda
Fransızlar
da
kalacaklar. davranışları
için¬
d e y d i . Ellerini b e l i n e k o y m u ş , s a n d ı k l a r ı taşıyan
kapı¬
cılara, —
Dün g e c e d e n
kaç
bulmalıydım
kesmeliydim.
vermeliydim. kalmıştı
Dediydi
ülkem.
bu
Hitler de,
kapkara Bir ara
çılgınlık.
Kendimi
mutlaka.
Ülkemle
ilişkile¬
Maud'nun vermemi dilediği
1922'de
sevgili
almıştı
zamanlar. lık.
g ö s t e r e c e k yakında.
Unutma!
Maud'yu
sına
bu yana a m b a l a j y a p m a k t a n ca¬
K i e i s t ' ı g ö r d ü m d ü n . F ü h r e r o n l a r a dünya¬
bucak olduğunu
dersin.
rimi
içtenlikli
hamallara emirler yağdırıyordu.
nımız ç ı k t ı . nın
her z a m a n k i
bir
kararı
saplanıp
beni de ç a r k l a r ı
Boğulur
kaybetmiştim.
faşizmin
çılgınlığa
delişmen,
gibi
ara¬
olmuştum
Faşizmdi çılgın,
o
b u çılgın¬ şımarık
bir
piçiydi. Lanvoni o m z u m d a n t u t m u ş , ru
beni
bir kenara doğ¬
sürüklemeye başlamıştı. —
Bilirsin
Naldi,
senden
ne d e n l i
d u ğ u m u b i l i r s i n . Fakat, y a p a b i l e c e ğ i m
memnun
ol¬
bir şey y o k t u ,
demişti. Hiç demek — 28
bir şey a n l a m a m ı ş t ı m istediğini
bu
sözlerinden.
Ne
sormuştum.
İçeri gir de m ü s t e ş a r ı g ö r , diye e k l e d i . O a n -
latır sana. Daha
iyi
Hem
kendisi
kendisinin
anlatsın daha
Hemen g i r d i m içeriye. oluyordu
yine?
sol t a r a f ı vaş
Dünyayı
kara
olan
başkavas.
ona
öyle.
Koşarak g e ç t i m holü.
Koşarken,
madalya dolu
sakatıydı
iyi. Öyle
söylemesi.
Sol
benzetmek
gömlekli,
başkavasa kolu,
soi
istiyorlardı
Ne
göğsünün
ç a r p t ı m . Sa omuzu
yoktu.
anlaşılan
bizim
faşistler. M ü s t e ş a r Provi la
beraberdik.
arkadaşımdı.
Yağmurlu
H a b e ş i s t a n ' d a onun¬
gecelerde
oturur,
karşılıklı
içer, d e r t l e ş i r d i k . .
Odasının —
da,
Savaş
«Bana —
kapısını
açar,
başladı
ne
açmaz,
mı? d i y e s o r m u ş t u m . A r d ı n d a n
görev düşüyor
Hayır,
hayır
heyecanla :
Marco,
bakalım» dedi.
demiştim.
Savaş
başlamadı
şimdilik. Provi
ayağa
kalktı,
odasının
pattı.
Tedbirli
yerde
biraz f a z l a c a m e r a k l ı
meye,
bir ş e y l e r k a p m a y a
—
B e r l i n savaşı
yorlar savaşı.
kabul
Fakat,
gerilemek
dikkatle
ka¬
Her z a m a n ,
her
k u l a k l a r bir ş e y l e r dinle¬ hazır
olabilirlerdi.
ediyor dedi.
Hatta,
henüz her şey b i t m i ş ,
u m u t k a l m a m ı ş sayılmaz. nusunda
kapısını
olmakta yarar vardı.
isti¬
kopmuş,
Paris ve L o n d r a P o l o n y a ko¬
kararında
değiller.
Ama
kim
bi¬
lir, b e l k i bîr k u r t u l u ş y o l u b u l u n a b i l i r . G e r ç e k t e Ciano da k u ş k u l u . öyle
Korkuyor bile.
birdenbire Provi'nin,
da de,
hep
böyle
kesin
bir
Hem
inan
karar
veremiyecektir.
«öteki» d e d i ğ i , andığı
bana, ö t e k i d e
aramızdaki
Mussolini'ydi.
Her
konuşmalar¬ r e s m î daire¬
her b ü r o d a koGaman f o t o ğ r a f l a r ı asılı d u r a n
bizim
ünlü D u ç e ' m i z d î . İleri f ı r l a m ı ş k o c a m a n ç e n e s i y l e , saç¬ sız başıyla,
elleri
kavuşturulmuş
toğraftan fırlayacakmış solini.
gibi
pozunda,
gözlen
d i m d i k bize bakan
fo¬
Mus¬
i
29
—
Bana v e r e c e ğ i n
Provi —
iki
adım
Biliyorum
ama,
Provi, ile
nedir?
Söyle
bakalım.
ilerledi:
Çok ü z g ü n ü m s e n i n için ama g ü v e n bana baş¬
ka çözüm yolu yok,
ud
haber
dedi.
elden
«Le
ki.
Maud'nun varlığından,
haberli
Matin»
da b i l i y o r u m .
şey g e l m e z
büyükelçilikte,
ilişkilerimden
—
Durumunu
bir
Ma¬
olan t e k i n s a n d ı .
gazetesinin
Roma'daki
muhabiri
M e t t r a b i z i m k o n t C i a n o ' n u n hiç h o ş u n a g i t m e y e n bir makale
yazmış
Gerçeği yet
geçen
istersen,
kırıcı
bir y ö n ü
Biliyorsun,
gün.
Çok
Mettra'nm filan
k o n t son
kızmış
bizimkiler.
m a k a l e s i n i n öyle
da y o k t u
zamanlarda
ama
haysi¬
ne y a p a r s ı n .
ç o k alıngan
kesildi.
En o l a ğ a n e l e ş t i r i l e r e bile h o ş g ö r ü g ö s t e r e m i y o r . Bu nedenle,
makaleyi
yazan
İtalya'dan
çıkmaya
mecbur etmişler.
Fransız
gazetecisi
di? Olağan o l a r a k , Fransız h ü k ü m e t i d e , r i n i n sınır dışı —
edilmesini
Mettra'yı
Anladın
mı
şim¬
b i z l e r d e n bi¬
istedi.
Yani ne? Ben mi sınır dışı e d i l e c e ğ i m Fran¬
sa'dan? —
Öyle d o s t u m .
meni, k a r a r l a ş t ı r d ı l a r . bulunman
için
B ü y ü k e l ç i y l e Lanvoni s e n i n Gerçeği
pek y e t e r l i
git¬
i s t e r s e n , senin Paris'te
bir
neden
de yok
hani.
Fransızlar, ne o l u r s a , o l s u n b i z i m l e i l i ş k i l e r i n i pek boz¬ mak i s t e m e d i k l e r i lomatın la
seçimini
başları
için o l a c a k , sınır dışı e d i l e c e k dip¬ bize
dertte.
bıraktılar.
Bizimle
Şu
sırada Almanlar¬
uğraşacak
vakitleri
bile
yok. —
Anladık ama,
bula
bula
beni
mi
b u l d u l a r bi¬
zimkiler? — rekiyor
En
geç yarın sabah P a r i s ' t e n y o l a ç ı k m a n ge¬
Marco.
Biraz
sonra
büyükelçi
de
görüşecek
seninle. Provi — 30
biraz
Roma'da
daha y a k l a ş t ı kahramanlar
yanıma : gibi
karşılanacaksın.
Kont Ciano seni yanında alıkoymak i s t i y e c e k t i r . rılı
ve
alçakgönüllü
Büyükelçi —
insanlardan
ç o k anlayışlı,
hoşlanır,
çok
Başa¬
bilirsin.
nazik'davrandı.
D e ğ e r l i M a r c o , diye söze b a ş l a d ı . Her ş e y d e n ,
önce,
bekâr bir insansınız.
lomat
da
sayılmazsınız.
tatsızlık çıkmasını burdan
hiç
Ü s t e l i k , t a m a n l a m ı y l a dip¬ Paris'le
Roma
istemediğim
şu
ayrılmanız d i p l o m a t i k
arasında
bir olay
gibi
de
sayılmadığınız
bizimkilerin olayına
kovdukları
bir
karşılık,
mayacaktır.
Bu
Büyükelçi ama
için
Fransayı
sizin
yorumlan¬
maz. Dahası da var. Tam a n l a m ı y l a p r o f e s y o n e l zeteci
bir
günlerde
bir ga¬
terketmeniz,
Fransız g a z e t e c i s i
Mettra
bir m i s i l l e m e o l a r a k da ele alın¬
nedenlerle bunları
en
uygunu
söyledikten
sizsiniz,
sonra
dedi.
gülümser,
g e r ç e k t e pek u m u r s a m a z bir davranışla y e r i n d e n
kalktı. —
Tam
İlkbahar kirde
değil
bölgesine der,
ilkbaharda
Roma'da
misiniz yoksa?
uğrarsınız.
biraz
Roma'ya
çok güzeldir,
dönmüş
diye
olacaksınız.
e k l e d i . Aynı
Dilerseniz,
önce
M a g l i a n o ' d a a i l e n i z i n yanına
dinlenirsiniz.
K o n t Ciano
bu
fi¬
Venedik
olayın
gi¬
sessiz
sedasız g e ç m e s i n i ö z e l l i k l e i s t i y o r . On gün s o n r a Roma'ya g i d e r ve y e n i
görevinizin
ne o l a c a ğ ı n ı
öğrenir¬
siniz. Beni
pek
bir havada, —
koruyormuş,
kapıya
Talihli
korumak
istiyormuş
gibi
kadar g e l d i .
insansınız,
dedi.
Venedik
bölgesinde
ilkbaharı g ö r m e k , s o n r a aynı t a t l ı g ü n l e r d e Romaya ge¬ ç e r e k oranın
d a baharına y e t i ş m e k .
lisiniz d o s t u m . yakalandı
mı,
Bilirsiniz, en
iyisi
Dedim ya, talih¬
ünlü s ö z d ü r ,
evinde olmasıdır,
kişi
kasırgaya
derler.
s o n r a bekârsınız da. Ardınızda genç ve güzel bırakmak
zorunda
sayılmaz,
değil
genç ve
güzel
olsanız
mi? kadın
bile,
Bekâr kıtlığı
pek
o
kadar
Hem
kadınları önemli
olduktan
sonra,
İtalya'da
mı var?
Yolunuz
açık
ol3t
sun d o s t u m .
Nasıl olsa g ü n ü n
b i r i n d e t e k r a r görüşü¬
rüz. Ayrıldım ordan. kıvrak y a k a l a m ı ş , miz
Rejimin
Beni,
büyükelçiyi, hepimizi
gırtlağımıza
basıyordu
e l i n d e b i r e r kukla
Rejim.
kesilmiştik.
kıs¬ Hepi¬
Korkuyor¬
duk. H e p i m i z i n i ç i n d e bir k u ş k u v a r d ı . İş i ş t e n g e ç m i ş ¬ t i artık. Çok geç o l m u ş t u . M a u d ' y u k a y b e t m i ş t i m . Gi¬ d e r e k , seni
de
Hemen
kaybetmiş oluyordum Philippe.
o
büyükelçilik
akşam,
trenle yola
görevlilerinden
biriyle
çıktım. bir
Yanımda
m ü f e t t i ş var¬
d ı . M ü f e t t i ş , M o d a n e ' y e kadar g e l e c e k , o r a d a inecek¬ ti t r e n d e n . D u r m a d a n s i g a r a içen bir a d a m d ı . Çok ko¬ nuşuyordu. —
İki
Latin
m a k ç a bir iş
ülkesinin
b i r b i r i n e savaş a ç m a s ı ah¬
olur d i y o r d u .
Fransızlarla
İtalyanlar,
hiç
k u ş k u m y o k , r a h a t ç a a n l a ş a b i l i r l e r . A m a , A l m a n l a r baş¬ ka. kez
Çok
başkadır A l m a n l a r .
siz
Berlin'de
bulunmuşsunuz?
Öyle
Biliyordu
demek
bulunduğumu.
diklerini ğan
dikkatle
gibi
görünen
ler t a ş ı y o r d u . dolaylı — Kendi
Berlin'de
değil
dinlemeye
başladı.
sözlerinin
ardında
Bazı
birkaç
mi? Söyle¬
Anlamsız,
ola¬
b i r t a k ı m teklif¬
ilginç açıklamalar yapıyordu
adam
dolambaçlı yollardan. Bazı
politikanın diye
Yanılmıyorsam,
insanlar,
bilirsiniz,
değişmesinde
ülkelerinin
çıkarını
etkili
belirli
ve
olabilirler,
gözeterek
etkili
katı
bir
diyordu. olabilirler
ekliyordu. Ne d i y e b i l i r d i m ? A d a m ı n
dolambaçlı
bul mu e d e c e k t i m ? Red mi y o k s a ?
teklifini
ka¬
Bir bakış, bir t e k
söz b u alanda y e t e r l i o l a b i l i r d i . —
Roma'da
dostlarımız
var
diye
sürdürdü
söz¬
l e r i n i . Hepsi de ünlü f a ş i s t l e r , h e p s i , inanın bana, va¬ tansever
kişiler
bay
Naldi.
Hepsi
savaşa
girmemize
karşı ç ı k ı y o r l a r . Tıpkı sizin g i b i onlar da A l m a n l a r ı ç o k 32
iyi
biliyor.
rid'i
Ç o k iyi t a n ı y o r l a r . Von VVirth'i,
tanıyorsunuz
değil
Çok konuşan
karısı
İng-
mi?
adamın
tehlikeli
olduğunu
hemen
•.avradım. O andan b a ş l a m a k üzere, m ü f e t t i ş i n söyle¬ diklerini
artık
koyuldum.
hiç
dinlememek
için
Maud'yu kaybetmiştim
çaba
ben.
harcamaya
M a u d ' y u kay-
o e t t i k t e n , s o n r a , ş i m d i d e her a n k u ş k u v e k o r k u n u n sınırları
içinde
şantajla
karşı
bocalayan, karşıya
ölümle
bırakılan,
bir ajan bir m u h b i r o l m a y ı Berlin'de,
Paris'te,
çift taraflı
oynayan o
uzatırlardı.
Önemli
çekmeyen
bir
bildiklerini de sizinle
s o l u k s o l u ğ a yaşayan
göze a l a m a z d ı m . Ç o ğ u
hatta
barda
Habeşistan'da
insanları. hemen
Size
yanınıza
dökmeye
konuşmak
«Bundan
Hayatım
tehlikede!
ellerini
Pek d i k k a t i
sokuluverir tüm
başlarlardı.
Söyledikleri herkesin için
öylesine tehlikeli
böyle,
ki»
diye
bana p e k g ü v e n m e y i n
Artık
kez
görmüştüm
hemen
hiç d e ğ i ş m e z d i . «Burada,
larlardı. den
karşılaşan,
bir haber v e r i r l e r d i .
sayıp
şeyler hemen
sık sık
dayanamıyacağım!»
baş¬ sakın!
gibisin¬
sözler e d e r l e r d i . Böyle d e m e l e r i n e r a ğ m e n ,
sonra yine
ortaya
bakardınız,
çıkarlar yine
peşinize
b i r k a ç gün düşer
yine
k o n u ş u r l a ı d ı s i z i n l e . P a r i s ' t e y k e n o n l a r ı O p e r a meyda¬ nının y a n ı n d a k i bir b a r d a g ö r ü r d ü m . N e d e n s e , hep ma¬ v i m t ı r a k bir ı ş ı k l a n d ı r m a d i k k a t i ç e k e r d i o t ü r b a r l a r d a . İnsanın
gözüne
bacaklı
kadınlar sanki
uzun
uzun
taburelerin
bacaklı aynı
kadınlar ç a r p a r d ı . alkol
Para
adında
kanlıkları nard.
düşüp
Bir y a n d a n
polisin
alkolik,
konuşurdum. r e z i l c e alış¬
iğrenç
bir
herifti
hesabına çalışıyor,
da ajanlık h a t t a g e r e k i r s e ,
iktidar çarkı
buluşur,
banliyö s e m t l e r i n d e k i
kalkan,
gibi
b e l k i de ü ç l ü ç a l ı ş a n ,
göze a l a n ,
b u l u n a n , Paris'in
gele t a k ı m ı y l a dan
pis bir ajanla
u ğ r u n a her şeyi
Uzun
önünde,
üstünde yıllardır oturuyorlarmış
g e l i r d i insana. O b a r d a , i k i l i , Bernard
kadehinin
her¬ Ber¬
ö t e yan¬
para v a r s a e ğ e r peze33/3
v e r i l d i k e d i y o r d u . Paris'e ilk g e l d i ğ i m g ü n l e r d e Lanvoni söz e t m i ş t i o n d a n bana. —
Bu
hergeleyle
sen
ilişki
kur N a l d i ,
Herif ö y l e s i n e k a l l e ş , ö y l e s i n e rezil buluşmam, sen,
sen
konuşmam tam
pek yakışık almaz.
anlamıyla
diplomat
demişti.
ki, b e n i m , onunla Hem
sonra
sayılmazsın.
Çürü¬
müş bir herif o B e r n a r d d e d i k l e r i it. G ö r e c e k s i n nasıl o l s a . Fakat i l g i n ç y ö n l e r i , i l g i y e d e ğ e r bazı b i l g i l e r i d e yok
değil. Görmüştüm
Bernard'ı.
s u r a t ı v a r d ı . Yüzünün
Herifte
çizgileri
tam
bir a l k o l i k
çökmüştü.
Kayganmış
g i b i d u r a n p e m b e c i l d i d i k k a t i ç e k i y o r d u . Sesi i n c e c i k , sipsivriydi.
Tüm
mamızda,
ağzımdan
«Demek sonra
cinsi
Berlin'den
durmadan
—
Ne
sapıklar laf
gibi.
almak
Daha
ilk buluş¬
sevdasına
geliyorsunuz,
öyle
kapılmış.
mi?»
dedikten
konuşmuştu.
kent değil
mi
Berlin?
Çılgınlık, v u r u p
kır¬
ma, ş i d d e t h a r e k e t l e r i sanki o k e n t i n en olağan özel¬ likleri
gibi
Sinyor?
yerleşmiş
H i t l e r acaba
dürttü
dersiniz?
ler'de
biraz Yahudi
havasına. en yakın
Öyle
değil
mi
arkadaşlarını
sayın
n i ç i n öl¬
D ü ş ü n ü y o r u m da zaman z a m a n , kanı
bulunduğuna
Hh>
i n a n a c a ğ ı m ge¬
liyor. Ne b a ş a r ı l ı , ne e t k i l i bir ö r g ü t d e ğ i l m i y d i o Sal¬ dırı
Birlikleri?
kanı
akmayan
likte
bir ö r g ü t
adamlara.. devlet Öyle
Laf
Yok,
yok,
insan,
öyle
kuramaz.
öyle.
Ahlâk filan
aramızda,
adamlarını
kadınlar
Kadınlar
damarlarında kolay kolay, size
bîr
rezil
biraz o
Yahudi
mükemmel
da vız
geliyoı
şey s ö y l i y e y i m
ediyorlar
çürütüyorlar
devlet
çoğu
mi kez
adamlarını
Genç ve güzel o ğ l a n l a r d e ğ i l . Hem s o n r a , siz de b i l i r siniz ya, sı
bir
batı u y g a r l ı ğ ı ,
kulamparalar
senize bir kez. Bıkıp daydım. 34
b i z i m uygarlığımız, o l d u m ola
uygarlığıdır.
Öyle d e ğ i l
usanmadan Söylediği
Eski
Atina'yı
düşün
dinlemek
zorun
mi?
anlattıklarını
saçmalıkların
arasmdan
bir
ayıkla
ma y a p a r a k , mekti
işe y a r a r bazı b i l g i l e r i
görevim.
Bir y a n d a n
büyükelçiliğe
ilet¬
k o n u ş u r ö t e y a n d a n kafayı
ç e k e r d i . İ ç t i k l e r i n i n p a r a s ı n ı , d o ğ a l o l a r a k , ben öder¬ d i m . A r a d a sırada b a r d a o t u r a n k a d ı n l a r d a n b i r i , pem¬ be bir g ö l g e g i b i uzanırdı bana d o ğ r u . Elimle g e r i çe¬ virirdim
kadım.
Bernard,
o
Gider,
bardaki
pis h e r i f ,
tek tük bilgiler v e r i r d i . rağmen,
Bernard'ın
tu.
Herkesin
leri
bakanının özel
ha a ç ı k ç a s ı ,
yerini
bize P a r i s ' t e k i girip
kadarıyla,
kalem
içişleri
içiş¬
Lanvoni,
çevrelerinin
bu
nedenle
ayıklıyarak, Fransa'da
neler
tasarladıklarını
oluyordu.
Gerçekte, Bernard
ç ı k m a d ı ğ ı y e r yok¬
m ü d ü r ü n ü n g ö z d e s i y d i . Da¬
onunla yaşıyordu.
bakanlığı
üzerine
rezilliğine
B e r n a r d , Fransız
onu t u t u y o r , onun s ö y l e d i k l e r i n i öğrenmiş
yeniden.
durum
Kokuşmuşluğuna,
Paris'te
bildiği
alırdı
söz
Maud'nun
etmişti.
varlığından
Bir yığın
bana
kadının
ilk
kez
adı arasında
M a u d ' n u n adı g e ç m i ş t i . —
Komünistler
Bakan
Güiümsemişti — Fakat,
şimdilik
olacaklar yakında
Uslanıyor
pis
kuşku
uyandırmıyorlar.
demişti.
pis
bunları
komünistler
anlatırken.
yavaş
yavaş
fakat diye s ü r d ü r ü y o r d u sözlerini,
diyordu Troçkist'-
ler var. T r o ç k i s t ç e v r e l e r d e t a m bir k a y n a ş m a , t a m bir b a ş ı b o ş l u k göze ç a r p ı y o r şu
günlerde.
çekte onlardan çekiniyorlar.
B i z i m k i l e r ger¬
Bir kıvılcım y e t e r
işlerin
a l e v l e n m e s i i ç i n . Bir k ü ç ü c ü k k ı v ı l c ı m . K i m o l u r s a ol¬ sun,
Nazilerle,
çıkarları
Faşistlerle,
gereği,
işbirliği
Hepsi mıyla o
de
kadın
aşırı
aşırı
Yahudi
uçlarda.
gazeteci bir
Maud
zihniyetin
Gepeu'cularia
yapmaktan
T r o ç k i s t l e r . Tam bir a n a r ş i şu
hatta
içindeler.
Herkesin
geri
kalmıyorlar
Hepsi de Yahudi.
sık sık adını
Kaufman'a bakın. temsilcisi,
bile,
hatta
Tam
andığı anla¬
elebaşısı
kadın.
35
İyice i ç m i ş t i o gün B e r n a r d . Barın yanında d i k i l e n o
b i ç i m kadınlardan —
birinin
beline sarılmıştı.
Aşırı f i i a n f a l a n a m a ,
o r o s p u t a m tuzağa d ü ş
t ü . Sen m i s i n d e d i l e r M a u d ' y a T r o ç k i s t o l a n ! A l sana gibisinden, katısı
karının
peşine
bir M o s k o v a
Kcmintern'e
bağlı,
ajanını t a k ı v e r d i l e r .
ğ e n i r s i n i z o r o s p u ? T u t u p o ajan
katının
Ne y a p s a
be
herifle evlenmez
mi?
Budala k a r ı . Ne o l a c a k ! B e r n a r d ' ı n , b e l i n e sarıldığı kadın öne d o ğ r u e ğ i l diği
için,
b e m b e y a z , ağır m e m e l e r i , yağlı c i l d i g ö r ü ¬
nüyordu. Adam t u t t u , verdi.
Sırıttı
—
o biçim
kadını
birdenbire
iti¬
sonra.
Kadın
işte
dedi.
Kadın
bu!
Ne
işe y a r a r
bir
kadın? Biraz s o n r a t e k r a r
ciddileşiyor,
yine
konuşuyor¬
du : —
Herif,
karısını
kullanarak Troçki'nin
izini
bu¬
lacağını u m u y o r . Kim b i l i r , b u l u r b e l k i d e . Tatlı iş de¬ ğil
mi,
kurtların
budala Maud
birbirlerini
Kaufman da
yemelerini
izlemek?
O
herife vurgun.
B e r n a r d , arada sırada g ü r ü l t ü l ü bir b i ç i m d e gülü¬ y o r d u . Sonra, durup dururken . — nim
Siz de
bekârsınız,
değil
mi?
dedi.
başka
bir
bir s ü r e
içtik.
Ben
şey s ö y l e m e d i . artık Bernard'ın
Sessizlik mutlaka
ceği o d e ğ i ş m e y e n konuya d e ğ i n m e s i n i Sonunda d u r a m a d ı . —
Bay
fen söyleyin
Lanvoni'yi ona,
göreceksiniz,
ilginç haberleri
pahalı
bir iş o l m a y a b a ş l a d ı . de
anîıyacağınız.
bekliyordum.
Bir bakıma gözaltın¬
İzliyorlar p u ş t l a r . Bu
d e ğ i l mi? Lüt¬
elde e t m e k g i t g i d e
Hem s o n r a , h e r g e l e l e r i n
p e ş i m d e . Anlarsınız ya.
da tutuyorlar beni.
içinde değine¬
Başladı :
hepsi
36
be
gibi. Pek
sizin
Tıpkı
nedenie,
Tehlike çoğaldı
ödemeleri
bundan
böyle
peşin yapmanız g e r e k i y o r .
bay
Lanvonî'ye... İçkilerin
Söyleyin
l ü t f e n sayın
ü c r e t i n i ö d e d i k t e n s o n r a masanın ü s t ü n e
bîr d e s t e kâğıt para bırakıyor, t e l â ş l a paraları
kalkıyordum.
Bernard
ceplerine tıkıştırıyordu. Aradan
birkaç
h a f t a g e ç i n c e , a n n e m i n eski a r k a d a ş l a r ı n d a n olan Ve nedikli tım.
bir
kadının
Maud
K a u f m a n ' l a karşılaş
1 9 2 0 ' l e r d e , bir Fransız, a n n e m i n eski arkadaşı de¬
diğim
kadını
kıskanç
o n u n l a . Sonra sız b i r k a ç işler
evinde
kocasından
neden o l d u ,
nasıl
ayırmış, oldu
evlenmişti
bilinmez,
hafta içinde ayrılmıştı ondan da.
çevirmiş,
Paris'te
kalmayı
Fran¬
Kadın bir
başarmış,
Montpar-
nasse'da bir r e s i m g a l e r i s i a ç m ı ş t ı . Onun e v i n d e otur¬ muş,
doğal
olarak V e n e d i k ' t e n ,
özelliklerinden, rından, fidanları
Venedik
annemden,
bölgedeki
sulardan
sulara vuran
çamurlu yerlere
kadar y a t ı r a n
ç a l ı ş ı r k e n ağızlarından
düşürmedikleri
tarlala¬
bulutlardan,
rüzgârdan,
c a k l a r ı y l a p i r i n ç t a r l a l a r ı n d a çalışan
bölgesinin
pirinç
işçi
çıplak
ba¬
kadınlardan,
g e l e n e k s e l şar¬
kılardan söz e d i y o r d u k . O sırada, kısacık s a ç l a r ı , d i m ¬ dik v e s e r t d a v r a n ı ş l a r ı y l a
içeriye
Maud
K a u f m a n gir¬
di. — dun
Emilia,
Jacques'm
Emilia,
dedi
Ortaya çıkarmadın değil t i m ben o n u n Emilia — tıldı
heyecanla.
Nereye
t a b l o l a r ı n ı ? Yoksa sakladın
mi? Seni a l ç a k s e n i !
resimlerinden
cevap
mı
koy
onları? Sezmiş¬
hoşlanmadığını.
verdi:
Deli m i s i n sen M a u d ? Dün g i t t i o t a b l o l a r . Sa¬
hepsi. Maud
aynı
heyecanla
sevindi.
Kadının
boynuna
s a r ı l d ı . İşte t a m o sırada beni g ö r d ü . Alnına d ü ş e n kı¬ s a saçlarını Emilia —
eliyle
itiverdi.
beni g ö s t e r e r e k :
Bir d i p l o m a t , d e d i . 37
— ben.
Yok
canım
Olsa oîsa,
diye
Emilia h e m e n —
Senin
atıldım.
Dipiomat
sayılmam
gazeteci sayılırım. ekledi:
anlıyacağm,
r e s m î bir g a z e t e c i d i r Mar¬
co Naldi. Maud,
damdan
düşercesine,
patavatsız,
soruyu
patlattı : —
Faşist
Cevap —•
misiniz?
vermeme
Emilia
Maud ş e k e r i m ,
engel
oldu.
Tanrı âşkına,
başlama y i n e !
M a r c o , b e n i m ç o k s e v d i ğ i m , ç o k eski bir a r k a d a ş ı m ı n o ğ l u d u r . G ö r m e l i y d i n a n n e s i n i . V e n e d i k l i y d i . Dünya gü¬ zeli
bir k a d ı n d ı . Maud sordu : —
Paris'e y e n i
Eldivenleriyle —
geldiniz? yüzüme
pek
bakmıyordu.
B e r l i n ' d e n g e l d i m b u r a y a . B i r k a ç yıl g e ç i r d i m
Almanya'da. ce
mi
oynuyor,
Daha ö n c e l e r i A f r i k a ' d a y d ı m .
İtalya'da.
Savaşa
katılmıştım.
Ondan
Venedikliyim.
ön¬ Çok
gezerim. —
Peki,
Almanya'daki
durum
üzerine
neler
dü¬
şünüyorsunuz? Düşündüklerimi söylememeyi
yüksek
yıllardan
sesle
b u yana
herkesin
içinde
öğrenmekteydim.
Yine E m i l i a a t ı l d ı : — yani
Maud
ailesi
hâlâ
Emilia ğışlatmak — halde. ları.
Kaufman
Fransızdır.
gazetecidir. işte.
Maud'nun
Amerikalı,
gibi
saldırganca
istermiş gibi
şey
bir şey, A m a
Marco,
davranışlarını
bir havayla
ressam
Jacques
onun
karısı.
parlıyor.
Bak
gibi
kadındır. Yanardağ
ise,
suskundur çoğunluk.
38
Onun
Almanya'da.
Maud
Yıldızı
Neyse
ba¬
konuşuyordu.
Morin'i
b i l i r s i n her¬
İyi s a t ı l ı y o r M a r i n ' i n t a b l o ¬ haberin
gibi.
İçi
olsun,
Maud
i ç i n e sığmaz,
Sessiz bir kaya g i b i .
ateş
Kocası,
«Orospu "ifle
ne
evlendi!» Maud —
yapsa
tekrar
Hiç
beğenirsin?
demişti
Tuttu
o ajan
he-
Bernard,
atıldı.
bir ş e y d e n
Emilia'ya: anladığın y o k s e n i n ,
diyiverdi.
Sonra bana d ö n d ü : —
Söyleyin
bakalım.
Anlatmıyacak
mısınız
Al¬
manya'yı? —
Ne
1934'te
desem
bilmem
giriştikleri
ki? N e r e s i n d e n
büyük
«temizlik»
oradaydım.
Birbirlerini
Partinin
gözde a d a m l a r ı n d a n
en
Bu arada,
boğazladılar
başlasam?
kampanyasında durup
bazılarını
dururken. öldürdüler.
ünlü Saldırı B i r l i k l e r i n i n ileri g e l e n l e r i n i d e .
Bazı
generalleri,
sözde
nin,
çocuklarının
önünde
yaparsınız!
Şimdi
cinsi
sapıktırlar
diye,
eşleri¬
öldürdüler. Politika
düzenleri
yerli
yerinde.
bu!
Çıt
Ne
çıkmı¬
yor. Maud
karşımda
d u . Ağzını
dikilmiş,
pek a ç m a d a n ,
kıpırdanmadan
dudaklarını
duruyor¬
oynatmadan
ko¬
insanlardan
nef¬
nuştu : —
Hiç
kimseye
ret e d e r i m .
Güzel
yararı konuşan
olmayan
baylardan,
nazik t e r b i y e l i
m a y m u n g i b i davranan sayın b a y l a r d a n , d i p l o m a t l a r d a n iğrenirim. nün. sap
Düşünün
Yığınlarla gibi
kesiyor,
bitenler. Olacak
öldürüyorlar.
bu?
Emilia
İtalyan'dır,
insanın
Sizin
da düşü¬
günümüzde.
İşte
Ka¬
İspanya'da
kaderi
olup
Berlin'e bağlı.
k a d e r i n i z de
oraya
bağlı.
de.
durmadan:
Maud,
çalışıyordu.
çalıştırın
boğazlıyorlar
Milyonlarca
şey mi
Oyle ö y l e . Sizinki
—
biraz. Kafanızı
insanı
Maud,
Marco'nun Marco.
diye kadının s ö z l e r i n i elinden
ne
Bir arkadaşımın
gelir?
kesmeye
Biliyorsun,
oğlu.
Maud : —
Haklısın,
dedi.
Ne y a p a b i l i r
ki!
Haklısın! 39
Genç kadın s o n r a bir kahkaha a t t ı . D u r d u b i r d e n ¬ bire. Ciddileşti. Sordu : —
Şey
Emilia,
diyecektim. Olur
Jacques'ın
İstersen
yarın
satılan
sabah
tabloları
için
da u ğ r a y a b i l i r i m .
mu? Beni
başıyla
Maud,
şöyle
bir s e l â m l a d ı
b u kadındı i ş t e .
ve
çıkıp
Kaybetmiştim
gitti.
izini.
1939 yılı Nisan ayında beni M a u d ' d a n ayıran t r e n ¬ de
durmadan
konuşuyordu
müfettiş.
Kompartımanın
içi s i g a r a , d u m a n ı y l a d o l m u ş t u . —
Güvenemezsiniz
VVirth'i
anımsamaya
Nazilere.
çalışın.
Naldi,
Prusyalıydı.
diyordu. Alman
Von
silah¬
lı k u v v e t l e r i n i n k u r u c u l a r ı n d a n b i r i , hatta en ö n d e ge¬ leniydi.
Düşünün
orduya
sahip
harcayan söze
için
ondan
daha
güçlü çok
bir başka a s k e r g ö s t e r e b i l i r m i s i n i z ?
ne
VVirth'in
bir kez, y e n i A l m a n y a ' n ı n
olabilmesi
g e r e k var N a l d i . karısını,
İngrid
Berlin'deydiniz
von
VVirth'i
Uzun
siz.
yakından
bir
çaba Von
tanıyor¬
dunuz. Bu k o s k o c a g e n e r a l i , e v i n i n kapısı ö n ü n d e , ka¬ rısının nuz.
gözleri
önünde
Eğer g e r e k l i
nasıl
öldürdüklerini
görürlerse,
biliyorsu¬
M u s s o l i n i ' y i ya da çı¬
karları g e r e k t i r i r s e , d i y e l i m ki sizi de ö l d ü r m e z l e r mi s a n ı y o r s u n u z ? G e r m e n ' d i r bu h e r i f l e r N a l d i . Yani,
bar¬
bardır A l m a n l a r . Gözü d ö n m ü ş b a r b a r l a r d ı r d e m e k isti¬ yorum. Konuşuyordu m ü f e t t i ş . M a u d , kim bilir, belki de Arles'daki orada
eve
gitmiş olabilirdi
rahat e d e r ,
saklanırdı.
o
sıralarda.
Fakat,
savaş
Bir s ü r e p a t l a k ve¬
r e c e k o i u r s a , onu orada da b ı r a k m a z l a r , p e ş i n e düşer¬ l e r d i . Ya A m e r i k a ' y a ya da keye
nüz u l a ş m a m ı ş t ı önemli
olan.
Doğuracağı 40
Meksika gibi
g i t m e s i n d e yarar o l a b i l i r d i . o
uzak bir ül¬ mikrobu
he¬
ü l k e l e r e . S o n r a bir şey daha v a r d ı
Karnında
çocuk
Savaş
benden
mutlaka
oğlan
bir ç o c u k t a ş ı y o r d u . " olacaktı.
Belki
de
hiç
bir şey o l m a s a
bile.
Bundan
ötürü
biraz d i k k a t l i
davranırdı. Müfettiş —
hâlâ
Hitler'in
den s o n r a
hızını
en
Mussolini'nin
henüz
germen
yazıyı
Ne
demişti
ırkından
bile
Konuşuyordu.
arkadaşlarını
öldürmesin¬
Napoli'de verdiği söylevi
liyorsunuzdur herhalde. Almanlar,
alamamıştı.
yakın
gelme
Duçe bu
bilmezlerken,
bizlerin demişti.
Duçe,
açıklamıştı
bu
Miissollni
sözleriyle
her şeyi
başkadır.
acaba?
açığa b e l l i e t t i ğ i g i b i etmeliydim?
Böyle bîr ş e y i Her ş e y e , kadar
ajan
Alçalmaya
kalırsa,
Napoli'de. artık açıktan
muhbir olmayı
evet
mi
mı
demeliydim?
M a u d ' y u y e n i d e n el¬
İyi t a n ı y o r d u m o n u . G ü ç l ü k a d ı n d ı .
dilediği
güçlüydü.
Bana
Müfettişin olmayı,
kabul e t s e m b i l e ,
de edemezdim ki.
sürüleri
Latinierin,
M ü t h i ş adamdır o.
Ne yapmalıydım kabul
Napoli'de?
insan
Vergîiius gibi şairlerimiz vardı,
bi¬
anda,
kesinlikle son v e r e b i l e c e k
İlişkilerini
bıçakla
kesermişcesine
k e s e b i l i y o r d u . G e r e k i r s e , s ö z l e r i n i g ü l ü ş l e r i n i , kahka¬ halarım şıp d i y e y a r ı d a b ı r a k a b i l i y o r d u . şiveriyordu
için
Tarih.
uzaklaştırıyordu. artık
bedenime
kaybetmiştim —
Ne
deği-
bir a n d a .
Raslantılar s o n r a . . . den
Hemen
Onu bile
Tarih
b u g ü n onu ben¬
yeniden
elde
güvenemezdim.
edebilmek Tüm
olarak
Maud'yu.
de
olsa
diplomatsınız,
içyüzünü
bilirsiniz
olayların, diyordu m ü f e t t i ş . Daha a ç ı k ç a s ı , Benim s u s m a m yecekti — olabilir, İşte bu
işaretleri kez
gösteriyordu.
daha şansını
dene¬
anlaşılan. Bilirsiniz diye
çevresinde işbirliği
sabırsızlık
karşısında bir pekâlâ,
sözlerini
bulunanlar
bazan
tek
insan
sürdürüyordu. ona
pek y a r a r l ı
bile
etkili
Duçe'nin
yakın
olamıyorlar.
n e d e n l e , bu a m a ç l a , bazı d o s t l a r , b i z i m l e sıkı yapabilecek
kimseler
araştırıyoruz. 41i
Bu
gidişle
galiba
her şeyi açık s e ç i k s ö y i i y e e e k ,
düpedüz teklifte bulunacaktı.
Bir ç i z g i d e n s o n r a f i k i r
l e r i n a r t ı k y e t e r l i o l a m ı y a c a ğ m ı ç o k iyi b i l i y o r d u . sa
bizler,
Jacques
M o r i n ' l e bir
olanlar, düşler kurduğumuz, mına g e l d i ğ i y ı l l a r d a , benzediği
yıllarda,
ihtilâlinin
görüşte
u m u t anla
1920'lerde, faşizmin de ihtilâle
safça
davranışlarımızla
umudediyorduk faşizmden. tirmeden,
bakıma aynı
Rus
Oy
düşlerimizle,
Eylemi
filan
fikirlerimizle
bir
şeyler
aklımıza
ge¬
yetiniyorduk.
Bir gün M a u d bana ş ö y l e d e m i ş t i : —
Jacques'ı
anlamaya
çalışmalısın.
bir kez. J a c q u e s bana i h a n e t e t m i ş t i . mek,
benimle evlenmek,
yalan
söylemek,
miş g i b i d a v r a n m a k l a g ö r e v l i y d i . mıştı
Düşünsene
Bana i h a n e t et¬ içtenlikliy-
Bunun için göze al¬
bazı f e d a k â r l ı k l a r ı . J a c q u e s ' a ö t e k i l e r g i b i ,
hangi
bir ajanmış
gibi
her¬
bakamazsın.
Ne var ki f i k i r l e r yavaş yavaş
ç ü r ü m e y e yüz t u t
m u ş t u . Tam zamanında e l i n i e t e ğ i n i ç e k m i ş t i J a c q u e s bu t ü r karanlık i ş l e r d e n . G e r i y e kala kala, para peşin¬ de,
altın —
avı
peşinde
koşanlar
fettiş...
Doğal
melisiniz.
olarak,
bay mü¬
g ü v e n e b i l i r s i n i z bize..
Dostlarımızı
hiç
Olacak g i b i d e ğ i l d i —
kalmıştı.
Doğal o l a r a k , diye k o n u ş u y o r d u hâlâ unutmayız
Güven¬
üstelik...
artık.
Çok r i c a e d e r i m ,
izin v e r i n i z de
biraz uyuya¬
yım, dedim. Kısacası, Tren
gülerek elimi — ralları oyunun
satmadım
Modano'ya
özür
meslek bu!
dileyerek,
hava
buz
Oyunun
ku
b e n i m g i b i , sırasında
uyguluyorsunuz ya! Bağışlayın.
balıklar o l m u y o r d e ğ i l
Dışarda 42
dedi,
Hoş, siz de, tıpkı
kurallarını
mek zorundaydım sizi! lanan
zaman,
sıktı.
Ne yaparsınız, böyle.
kendimi.
geldiği
Neyse!
Dene¬
Bazan o l t a y a yaka¬
hani.
gibiydi.
Tren
artık Torino'ya
d o ğ r u yol
alıyordu.
Daha ş i m d i d e n v a g o n l a r a ünifor¬
malılar d o l u ş m a y a b a ş l a m ı ş t ı . Kara g ö m l e k l i " f a ş i s t mi¬ litanları jandarmalar, rini, altları
askerler,
gümrükçüler,
kabara ç i v i l i b o t l a r ı n ı
rüklüyorlar,
kendi
aralarında
çizmele¬
i s t e k s i z i s t e k s i z sü¬
durmadan
çene
çalıyor¬
l a r d ı . İ ç l e r i n d e n b i r i k o m p a r t ı m a n ı n kapısını a ç t ı . Çiz¬ melerinin la,
topuklarını
vurarak,
küstahça
bana b a k m a y a başladı d i k d i k .
tım.
Hemen değişti t u t u m u . —
Özür d i l e r i m
Söylediğine
sayın
göre,
Nazikleşti.
sinyor Naldi, d e d i .
benim
almışlardı. Kompartımanın
bir davranış¬
P a s a p o r t u m u uzat¬
hakkımda
özel
emirler
kapısına bir n ö b e t ç i y e r l e ş ¬
t i r e c e ğ i n i , hiç bir b i ç i m d e rahatsız e d i l m e m e m gerek¬ tiğini
bildirdi.
tekrar
yonundan yeni
Selâm v e r d i .
ilerlemeye
Bir ara d u r a k l a y a n
başlamıştı.
bir yığın y e n i y o l c u
O
birliklerine
nuncuların
bağlı a s k e r l e r de v a r d ı .
kasketlerinin
tepesine
birer
m i ş t i . E l l e r i n d e s i l a h l a r ı b u l u n a n b u genç ların
pek ç o ğ u
ci yüzyıl
k e n d i l e r i n i Tarih
f a ş i z m i n yüzyılı
istas¬
b i n m i ş t i . Çoğu subaydı
binenlerin. Aralarında jandarmalar, Alpini
l e r i , dağ
tren
k ü ç ü k İtalyan
dedik¬ Bu so¬
tüy
iliştiril¬
üniformalı¬
s a n ı y o r l a r d ı . «Yirmin¬
olacak» d e m i ş t i
Duçe.
Tren
biraz s o n r a bir k ü ç ü k i s t a s y o n d a daha d u r d u . K o c a m a n bir afiş d i k k a t i ç e k i y o r d u d u v a r l a r d a . C r e d e r e , Ubbfdere,
Combattere,
itaat
etmek,
kutsal
sayılan
sözlerdi.
topraklar benim gelmesine
ben
Torino'daki dukça
içtenlikli
Bu amaçla, özel
yazılıydı
savaşmak.» kendi
afişin
Bunlar İncilin
görevliler
sıralarda
yerine
ülkemdi.
de yardımcı
ü s t ü n d e . «İnanmak, o
Ülkemin
olmamış
bana
bakanlıktan
olarak g e l m i ş t i .
Manacorda,
Bir ara
Bu
bu duruma
sayılmazdım.
gösterişsiz
bîr k a r ş ı l a m a t ö r e n i
İtalya'da
geçiyordu.
ama
ol¬
düzenlemişlerdi. Roma'dan
koluma
buraya
g i r e r e k şunları
söyledi : —
Kont Ciano
bana T o r i n o ' y a
kadar g i t ,
Naldi'yi 43
karşıla, rini
d e d i . Söyie ona,
biliyorum
Naldi'nin
unutmadım gitsin
kendisini.
dilerse
eğer,
Değe¬ on
gün
kadar e v i n d e k a l s ı n . Canı ç e k e r s e , daha da ç o k kalabi¬ lir s o n r a
Roma'ya
Manacorda
gelsin
beni
Torino
görsün,
garında
sında d u r m u ş t u . A r k a s ı n d a hepsi ti
İleri
gelenleri
davranışlar leri.
vardı.
içinde
dedi.
p e r o n u n t a m orta¬ kara g ö m l e k l i ,
Daha da a r k a d a n ,
bir j a n d a r m a
subayı
par¬
ç o k saygısı
İzliyordu
biz¬
G e l i p g e ç e n l e r p e r o n d a k i y o l c u l a r d i k k a t l e bakı¬
yorlardı
bizlere.
içlerinden kuşkulu
iyi
Bakışlarının a r d ı n d a n , alay e t t i k l e r i n i ,
şeyler g e ç i r m e d i k l e r i n i
olduklarını
hatta
biraz d a
seziyordum.
Manacorda tekrar sokuldu
bana
hecelerin
üstü¬
ne basa basa ş u n l a r ı s ö y l e d i : —
Kont C i a n o ' n u n bana s ö y l e d i k l e r i n i aynen tek¬
rar! lyacağı m ş i m d i . Dinle d i k k a t l e . K o n t d e d i k i , söy¬ l e N a l d i ' y e d e d i , y a k l a ş a n ö n e m l i g ü n l e r d e ona oura¬ da
ç o k ihtiyacımız o l a c a k .
ler,
diplomatik Bunlar
lıydı.
konuşurdu
Ciano.
abartır,
Pek
parlak,
iyiliksevermiş
bakanlığında,
hatlarındayız
Ciano'nun
biraz
severdi.
Dışişleri ilk
gerçekten
Böyle
zaman
savaşın
söyledikleri
Olayların
olma¬
önemini
büyük sözler gibi
biz¬
dedi. her
kullanmayı
davranışlara
bayılır¬
d ı . Yapacak bir şey y o k t u . A l ı ş k ı n d ı m b u ü s l û b a . M e s l e ¬ ğimin gereğiydi
buna alışkın o l m a m . N e d i y e b i l i r d i m ?
Olur d e d i m , d o ğ a l o l a r a k . Boyun e ğ d i m . —
Kont'a t e ş e k k ü r l e r i m i ,
heyecanımı
bildir,
de¬
dim. M a n a c o r d a g ü l ü m s ü y o r d u . Ö n e m l i y d i o n u n göre¬ vi. ünlü
Dışişleri kont,
iletiyordu.
bakanı
kont Ciano,
Manacorda'mn
Mussolini'nin
aracılığıyla,
damadı direktif
Manacorda'ya vermişti bu elçilik görevini.
Manacorda da bundan ötürü olacak, —
bana
Paris'ten
böyle
birdenbire
böbürleniyordu. ayrılman
herhalde
kolay o l m a m ı ş t ı r , d e d i . Senin g i b i g e n ç , b e k â r bir d i p 44
l o m a t için kadının
zor iş...
kalbini
Hâlâ —
Kim bilir
kolumu tutuyor, Bakanlıkta
ekledi.
kaç t a n e genç ve
güze!
kırmışsmdır...
Berlin'de
herkes
hatta hafifçe
sıkıyordu.
senden
ediyor,
neler yaptığını
söz
anlatıyor
diye
h e r k e s ' bir¬
b i r i n e . K o n t Ciano da, g a l i b a bu n e d e n l e s e v i y o r se¬ ni.
Seninle
k e n d i s i arasında bazı
benzerlikler buluyor
o l m a l ı . B i l i y o r s u n d e ğ i l m i , K o n t u n yıldızı g i t g i d e par¬ lıyor.
Her k o n u d a n
Yine
gereksiz
çapkınlık işin
anlıyor, sözler,
gösterileri
yoksa,
dinle
girmediği palavralar,
çevresine
bakalım
çevre yok. yatak
öyküleri,
giriyordum.
bu tür öyküleri
Artık
diyordum
İ ç i m d e n . Roma. Roma k e n t i n i n d u r g u n g i b i d u r a n su¬ ları...
Susuyordum.
—
Ne o
Manacorda yine başladı.
M a r c o ? diye s o r d u . Yoksa,
artık suskun
bir a d a m mı o l d u n ? Ne o l d u sana b ö y l e ? Hadi c a n ı m , hadi, ş i m d i
de
filan e t m e d i m —
Paris
lu, d e d i m .
kalkıp, Paris g i b i bir k e n t t e ç a p k ı n l ı k d i y e m e z s i n ya..'.
hafif k a d ı n l a r l a , Ciddi
sosyete
sayılacak t ü r d e n
kadınlarıyla do¬
bir i l i ş k i m o l m a d ı
diye kesip a t m a k i s t e d i m . Öteki — yorum Ne
yine s u s m a d ı .
Berlin öyle
kadındı
Roma'da
seni ç o k
olmasını. o
etkilemiş
o l m a l ı , dedi. Anlı¬
Haklısın.
Hem
de
İngrid von Wirth
değil
mi?
Ferri'ye
rastladım.
ç o k haklısın. Geçen
Ingrid'den ve s e n d e n söz
e t t i uzun uzadıya. B i l i y o r m u s u n N a l d i , s e n i n deki
serüvenlerin
başlıbaşma
bir
roman
Herkesin d i l i n d e . Tüm genç ataşeler, gibi
gün
Berlin'¬
oldu
çıktı.
İ n g r i d v o n VVirth
bir kadını d ü ş l ü y o r l a r . Ne o l d u s o n r a İngrid? Ha-
oerin var mı ne o l d u ğ u n d a n ? —
Galiba'Isveç'teymiş.
Sınırdaki
son
Alman
karakolunu
geçtikten
sonra
airkaç yüz m e t r e i l e r d e b ı r a k m ı ş t ı m i n g r i d ' i . Danimar¬ ka topraklarıydı orası. Carlo, o t o m o b i l i ormanın yanın45
da. han g i b i bir yapının ö n ü n d e d u r d u r m u ş t u . Haziran g e c e s i , pırıl rimi
pırıl aydınlıktı h e m e n h e m e n . İngrid elle¬
t u t u y o r d u . Sabah
kenden
o l u n c a A l m a n y a ' y a B e r l i n ' e er¬
d ö n m ü ş t ü m . Gestapo
Her ş e y i ö ğ r e n m i ş l e r d i . Manacorda
— Dostum, dedi.
Her ş e y i ç o k iyi
güzellik,
en
nasıl
biliyorlardı.
bindi.
Dün
güzel bir
Kompar¬
etti.
Bağışla b e n i . T r e n i n
bekliyemiyeceğim.
rında T o r i n o ' n u n bir
orada yakalamıştı.
benimle geldi, trene
tımana y e r l e ş m e m e yardım
pek
beni
gece
kadınını
çekicilik!
hareketini
Büyük O t e i ' i n keşfettim.
Hiç
ba¬ Nasıl
sorma!
Anlata
m a m ! N a l d i , inan bana, a n c a k bir T o r i n o ' l u kadın o den¬ li
güzel
olabilir. Alımlı.
Havalı.
Hadi A l l a h a
ısmarladık.
larsın y a ! trenin
kalkışını
ceğiz
nasıl
beklemediğim
olsa!
Unutmuştum
Bir g ö r m e l i y d i n . An¬ için?
Yakında. Yolun bile
Ferri'yi.
değ:!
Kızmazsın
mi
Roma'da g ö r ü ş e ¬
açık
olsun
Naldi.
Arkadaşların
hemen
hemen tümünü u n u t m u ş t u m . Manacorda'yı. A n t o n e t t i ' yi.
Bitmeyen
külerini.
dedikodularını,
Hepsini
a b l u k a y a almış
anlattıkları
unutmuştum.
olduklarını.
dıklarını u n u t m u ş t u m .
Kont
Onun
ç a p k ı n l ı k öy¬
Ciano'yu
çevresini
Nasıl, i k i d e b i r d e ,
nasıl
nasıl sar¬
kahkahalarla
g ü l d ü k l e r i n i u n u t m u ş t u m . Tenis p a r t i l e r i n i , golf oyun¬ bakanlığın
hareketli
tim.
larını,
Habeşistan...
sonra
Berlin...
ortamını
şeye
rağmen
Lanvoni'ye
rağmen,
unutmuş
gitmiş¬
s o n r a Paris... oraları
Her
başkaydı.
İtalyan d e ğ i l d i o n l a r ı . Y a b a n d ü l k e l e r d i . İtalya d e ğ i l d i . A f r i k a ' d a k i o g e n c e c i k kadınlar. A y a k b i l e k l e r i n d e bile¬ zikler
sallanan
Avrupalı
erkeklere
dınlar? Ö t e k i lin'de,
gencecik
armağan
kadınlar,
önce
Neu-Babelsberg'deki
sındaki uzanmış,
46
Afrikalı
stüdyoda,
oralarda
e d i y o r l a r d ı . Ya ö t e k i
ka¬
İ n g r i d v o n VVirth'ti.
Ber¬
kocaman
yastıkların
yatardık Ingrid'Ie.
bakireleri,
üzerine
Sonra
evin tavan ara¬ boylu
Paris,
boyunca
Maud
dahe
sonra.
M a u d i!e ö ğ r e n m i ş t i m y a ş a m a y ı .
raz a y r ı l m ı ş t ı m
ondan.
İzini
M a n a c o r d a ' y ı s e l â m l a d ı m . Tren rino'nun
içinden
geçtik.
Her ş e y i . Bi¬
kaybetmiştim
Baktım
Maud'nun.
h a r e k e t e t t i . To-
bu
k e n t e . Yapılarına,
n e h i r e , k e m e r l i k a l d ı r ı m l a r ı n a b a k t ı m . B u asık s ü r a t l i , i ç i n e kapanık, k e n d i n i b e ğ e n m i ş k e n t i i z l e d i m v a g o n u n penceresinden. dalıverdik. ye
Biraz s o n r a
Lombardiya'nın
sislerine
Islak o v a l a r d a n g e ç t i k . Denize d o ğ r u i n m e
başladı
tren.
Venedik.
Burada aktarma y a p m a m ,
t r e n d e ğ i ş t i r m e m g e r e k l i y d i . S a a t l a r c a b e k l e d i m . İs¬ t a s y o n d a y i n e kara g ö m l e k l i f a ş i s t m i l i t a n l a r ı luktaydı. kaçı
Caka
benî
satarak
İzlemekle
yorlardı.
geziniyorlardı.
görevliydiler.
Çizmelerinin topuklarını
çoğun¬
İçlerinden
Gelip
selâm
bir
çakı¬
şaklatarak karşımda
d i k i l i y o r l a r d ı . Ü n i f o r m a l ı i n s a n d a n g e ç i l m i y o r d u Vene¬ dik g a r ı n d a . ölüm
Bir savaş
kokusu sanki.
kokusu
Maud
sinmişti
da öylesi
çevreye.
Bîr
uzaklardaydı
ki.
Bu i n s a n l a r l a , bu o l a y l a r l a , b u g ü n l e r i n o r t a m ı y l a , ge¬ çerli
olan
sine
ç ı l g ı n l ı k havasıyla
Maud'nun
arasında öyle¬
e r i ş i l m e z b a ğ d a ş m a z uzaklıklar v a r d ı
leri
bakanı
kont Ciano,
dalkavukları,
onun
Mussolini,
ki...
H i t l e r , y o l u m a çıkan t ü m in¬
sanlar, t a n ı d ı ğ ı m k i ş i l e r i n t ü m ü . A l ç a k l ı k l a r ı n ı , larındaki
s i n s i l i ğ i ç o k iyi
Başkalarının, tutan bu
Dışiş¬
benzerleri, taklitçileri, bakış¬
b i l d i ğ i m t ü m bu yaratıklar.
milyonlarca
insanın
kaderini
ellerinde
b u h e r i f l e r . H e p i m i z i n adına karar v e r e c e k olan
hergele sürüsü.
Oğlumla
Maud
öylesine
uzaklardaydı
kî.
birlikte.
Uyumuşum
biraz.
Düş
görmüş
olmalıyım.
Tozlu,
b e m b e y a z bir y o l d u . K ü ç ü k g ö l c ü k l e r i n , p i r i n ç t a r l a l a ¬ rının,
sular altında
kalmış
çayırların
çen, y ü k s e k ç e bembeyaz tozlu yolu.
ortasından
bir y o l .
Çiftliğe
kadar uzanan
çocukluğumun yolu.
nar a ğ a ç l a r ı n ı
görüyordum.
Giulîa'yı
sikletinin üstünde.
görüyordum
Biraz s o n r a kanalın
ge¬
Magliano'nun
üstündeki
Çı¬ bi¬ kü47
çük köprüyü geçecek, tığı y e r i n yanında
b a b a s ı n ı n , e l m a l a r ı y ı ğ m a k yap¬
beni b e k l e y e c e k t i . G i u l i a ' n m ardın¬
dan g i d e c e k t i m . Elmaların s u y u n u n ç ı k a r t ı l d ı ğ ı , g e n e l ¬ likle k i m s e n i n u ğ r a m a d ı ğ ı
hangar g i b i o y ü k s e k tavan¬
lı yere g i r e c e k t i k . Giulia, eskisi g i b i , boyuna «Marco, dikkat
et
elmalara
oysa
bana
tatlı,
bayıltıcı,
basma»
elmalar.
diyecekti.
Giulia'yı
insanın
Vız
geliyordu
seviyordum.
başını
döndüren
mış o l a c a k t ı ç e v r e y e . Elmaların
Elmaların
kokusu
hem tatlı
t r a k k o k u l a r ı arasında ö p ü y o r d u m G i u l i a ' y ı . yormuşum Bir
yayıl¬
hem ekşimDüş g ö r ü ¬
meğerse.
gürültü
Alman biçimi
oldu.
Bir
milis askeri
yine.
Başında
k a s k e t i . Ö n ü m d e d i k i l i y o r d u . Duçe bir¬
kaç ay ö n c e k a r a r l a ş t ı r m ı ş t ı bu a s k e r l e r i n A l m a n l a r m kine
benzer k a s k e t g i y m e l e r i n i . — Sayın s i n y o r ,
Naldi,
geldik,
dedi.
Ne ç a b u k g e l m i ş t i k . Hiç k i m s e b e k l e m i y o r d u be¬ ni
burada.
Birkaç saat d i l e d i ğ i m
t i m . Büyük kanalın s u l a r ı , ç a m u r l u . Yeşilimsi. niz. bir
Bu yıl
dolaşabilecek¬
yine.
Pis
bir de¬
k u m d o l d u r d u deniz»
diyordu
K o n u ş u y o r d u . Yerinden
kımıldamadığını, bi
«Deniz y ü k s e l d i
kanala y i n e
gondolcu.
gibi
baktım, akıyordu, çamurlu,
hareketsiz,
duran Venedik'te,
yağ
donmuş gibi
hiç
bir, ş e y i n
gibi,
kayıyor,
ölmüş
gi¬
süzülüyorduk
ç a m u r l u , y e ş i l i m s i s u l a r ı n ü s t ü n d e . Hiç bir ş e y değiş¬ m e m i ş t i . Oysa... men. merler
Benim biraz
kabartmalar rinde rümüş
daha biraz
Büyük Kanal
oysa bir ö m ü r g e ç m i ş t i
ömrümdü
geçen.
oyulmuş,
eskiden
suların
nelerden,
koku.
hemen olan.
mermerlerin
ne
acımtırak
idiyse y i n e o y d u . Yerli Hareketsiz. kokusu
Denizin v e
yayılmıştı
Büyük Kanalda d o l a ş a n
g ü r ü l t ü d e n kaçmak,
he¬ Mer¬
üstündeki
daha e r i m e y e yüz t u t m u ş t u .
duruyordu Venedik.
Hep aynı
Geçmekte
Ama ye¬ çü¬
çevreye.
m o t o r l u tek¬
u z a k l a ş m a k i ç i n , San
C a s s i a n o ' n u n ö n ü n d e i n d i m g o n d o l d a n . Daracık s o k a k 48
larda
kimseler y o k t u .
tuğladan
yapılmış
Kediler
duvarların
koşuşuyordu.
dibine
Kırmızı
yığdıkları
çöpler
ıslak t o p r a k t a n çıkmış k ö t ü o t l a r g i b i d u r u y o r d u . Ten¬ ha sokaklarda, bir sesleniş tümü
arada sırada,
duyuluyordu.
bir p e n c e r e d e n ö t e k i n e
Küçük,
daracık
Kanala u l a ş ı y o r d u m u t l a k a .
murları
altında
dolaşmıştım
sokakların
1917 yılının güz y a ğ ¬
bu
sokaklarda.
O tarih¬
l e r d e , çevre tıklım tıklım askerle, g ö ç m e n l e r l e başıboş d o l a ş a n f a r e l e r l e d o l u y d u . Kaç kez g e z i n m i ş t i m bu so¬ kaklarda.
Kaç
kez.
Kolay
manlar V e n e d i k ' t e n .
kolay a y r ı l a m ı y o r d u m o
Büyük
Kanalın y a n ı n d a k i
bir
za¬ so¬
k a k t a o t u r u y o r d u k . Kapıdan i ç e r i y e g i r i n c e , loş sahan¬ lıkta,
hamam
îerin
üzerinde
hamam mu,
böcekleri
dolaşırdı.
dolaşırken
böcekleri. kara
böcekler.
dığını
izlerdim
kez.
Bizimkiler,
rek b u n l a r l a
uzun
uzadıya.
çıkmaya
deki
Kanalların taşlara,
Venedik'ten. ğildi
kapkara
duvarlara.
kay¬
Korkuturlardı
berii
çoğu
duvarlara
çalışırlardı.
çıkardı suları Daha
Magliano'dan
lar g ö r ü n ü r d ü . yılının
bir s ü r e s o n r a , rılmaya
kara gibi,
kuleleri,
Ne y a p a r l a r s a hamam
böcek¬
yayılırlardı
yer¬
hava ç o k açık o l d u ğ u ufukta
kiliselerin
p e m b e y a d a beyazımsı yapı¬
Ufkumda Venedik belirirdi. Ekim
ayında,
Münih
Maud'yu Paris'ten
yola
çıkarak V e n e d i k ' t e ,
daki
k ü ç ü k taş
köprünün
İkimiz,
San
olayından
birkaç gün
için ay¬
yanıbaşın-
b u l u ş m u ş t u k . Yağ¬
huzurlu b i r k a ç gün
M e v s i m pek e l v e r i ş l i
kısa
ayrı ayrı y ö n l e r d e n
Cassiano'nun
üstünde
mur altındaki Venedik'te t a t l ı ,
sktidar çarkı
gaz döke¬
s o n r a ayrıldık. Taşındık
bakınca,
ikna e d e b i l m i ş t i m .
çirmiştik.
Islak
nasıl
M a g l i a n o ' y a y e r l e ş t i k . V e n e d i k uzak de¬
k u b b e l e r i , çan
1938
karanlık o l d u
duvarda
M a g l i a n o ' y a . A r a d a sırada,
zamanlar,
mı,
daha d a a r t a r d ı .
yerdeki taşlara,
başa
Mermer-
bir ç ı t ı r t ı y a p a r d ı
bastı
Ayaklarının
y a p s ı n l a r b o ş u n a y d ı . Yine leri.
ürkütücü
Hele gece
h a m a m b ö c e k l e r i n i n sayısı
ıslaktı
Kapkara.
ge¬
değildi. Adriyatik'ten 49/4
kopan,
acı,
başlamıştı.
soğuk
rüzgârlar
Büyük Kanaldan
kenti hayli
kasıp
.kavurmaya
uzakta,
Fondamente
d e l l e Z a t t e r e a d l ı , s a k i n , sesiz bir s e m t t e bir oda ki¬ ralamıştık, men
k ü ç ü k bir
hemen
Marco ro'ya
bahçeye
bakıyordu
hiç ç ı k m a m ı ş t ı k o d a m ı z d a n . Yalnız,
m e y d a n ı n d a biraz d o l a ş m ı ş , kadar
gitmiştik.
çok
korkmuştu
lardan sonra
odamız.
hemen
Lîdo'dan San
Kıyıya v u r a n Maud.
mekle beraber,
ş ö m i n e d e odun yakardım.
İslak o d u n ¬
lar
şömine durmadan t ü t e r d i .
Sonra kü¬
çük
bir
alev
yeniden larca
görünürdü
kurulmuş
konuşurduk.
odunların
gibi
olurdu.
Gece
kuşkulanır,
—
Sinyora,
O
zaman
aklımız
zı
konuşmaya
dururdu. izin —
da
sessizli¬
vurur.
gelirdi.
Gece
Yemek
odadaki
için.
salo¬
şömineyi
Gece y i n e konu¬
Anılarımızı
birbirine
karıştı¬
iterdi
güz
Yaşantımın
en
mevsiminde
Yaralılardan
bazıları
önemli
Venedîkte
asker dolu yük vagonları
Çamura,
yaralılar.
sanki.
bir başla¬
Maghera'ya
Venedik'e
ge¬
gitmek
alırlardı.
babamı
tında,
kadın
bağırırdı.
başımıza
birbirimize.
1917 yılı
m ı ş t ı . Yaralı için
saat-
karanlık bastığı¬
B u d a aşktı b i z i m i ç i n . V e n e d i k b e n i , n e d e n s e ,
bölümü, lir
Dünya
uzanır
B e d e n l e r i m i z d e k o n u ş u r l a r d ı g e c e . Yaşantımı¬
anlatırdık
rırdık.
kapıya diye
Daha s o n r a ,
yeniden t u t u ş t u r u r d u m . şurduk.
Yanyana
Pansiyoncu
gelir
sinyora,
nuna i n e r d i k ç a b u c a k .
üstünden.
olduğunun,
bile farkına varmazdık.
ğimizden
Pek
dalga¬
gezmelerden becereme-
iyi y a n m a z ,
odamıza.
kısa
San Piet-
iyi
nın
dönerdik
kocaman
Bu
He¬
kana
aradım
Üstelik,
ıslak sıçana
bulanmış
Maud.
bu a d a m l a r ı n
Anlıyor musun?
bardaktan
boşanan
arasın¬
İnliyorlardı
yağmurun
d ö n m ü ş l e r d i . Yaralarının
al¬
üstündeki
sargı b e z l e r i k i m bilir kaç g ü n d ü r d e ğ i ş t i r i l m e m i ş , sim¬ siyah
olmuştu. Venedik'te
50
günler
boyu
Maud
beni
dinlemişti.
Ben de
onun a n l a t t ı k l a r ı n ı .
zaman,
benimle Venedik'e
söz
etmiştim. —
diler.
1917 yılı
Avusturyalılar
Maud'ya, kadar
a s k e r e alındığım
gelen
Giulia'dan
da
güz a y l a r ı n d a .
buralara
kadar
Pek de uzakta s a y ı l m a z l a r d ı .
ilerlememeliy-
Piave
nehrinin öte
t a r a f ı n a kadar g e l m i ş , d a y a n m ı ş l a r d ı . N e o l u r s a o l s u n , Venedik'i