10 BOĞA
“...çitin üstünde boynuzları görünce bilirsin ki boğa oradadır.” Hekigan Roku - 1. Muamma
http://www.gecitsizgecit.blogspot.com
Boğa ve sığırtmaç oğlanın hikâyesi, aslında kaynağı çok eskilere dayanan anonim bir Taocu hikâyedir. Ancak 12. yüzyılda Çinli Zen ustası Kakuan çizdiği 10 adet resimde bu hikâyeyi biraz değiştirip uyarlayarak Budizm’in benlik çalışmasını anlatmak için kullanmış. Bu yolla Zen’in aydınlanma safhalarını anlatmaya kalkışan ilk usta Kakuan değil tabii ancak daha önceki anlatımlar sekizinci resim olan Boşluk (shunyata) ile biterken Zen’in nihai hedefini boşluk olarak göstermenin yanıltıcı olacağını düşünen Kakuan 2 resim daha eklemiş ve bu yorum zaman içerisinde en çok beğenileni olarak bu güne dek kullanılagelmiş. Bu resimleri ve Kakuan’ın yorumlarını Paul Reps’in derlediği Zen Eti Zen Kemiği kitabında bulabilirsiniz. Aşağıdaki resimler ise Kore’deki Songgwang-sa tapınağının ana salonun dış duvarlarından alınma. Burada benliğin öğrenimi boğanın git gide beyazlaşmasıyla simgelenmiş. Yorumlar ise İngiltere’deki Buddhist Publishing (www.buddhistpublihing.com) tarafından yayınlanan e-bülten Buddhism Now’ın editörleri tarafından yazılmış. Bu resimler bir boğanın peşinde koşan bir oğlan çocuğunun öyküsünü anlatıyor ama üstüne biraz düşünürsek kendi yaşamlarımız hakkında da bize söyleyecekleri pek çok şey olduğunu görürüz.
“Buda yolunu çalışmak benliği çalışmaktır, benliği çalışmak benliği unutmaktır ve benliği unutmak on bin türle aydınlanmaktır.” Eihei Dogen, 12. yy Gözler Önüne Serilen Muamma (Genjo Koan)
Boğayı Arayış Hayatımızda bir şeyler eksik. Oğlan boğayı kaybetmiş. Arıyor ama nafile, boğa ortalıkta yok. Biz de tıpkı o bir şeylerin peşinde koşan oğlan gibiyiz. Boğa hakiki doğamızı, Buda doğamızı simgeliyor ve biz de onu arıyoruz. Fakat hiçbir yerde bulamıyoruz. Sahip olduğumuzu söyledikleri bu Buda doğası nerde peki? Görüp gördüğümüz kendi zihnimizin karmaşalarından ibaret. Şöyle düşündüm: ‘Neden doğuma, yaşlılığa, hastalığa ve ölüme tabiyim ve bir yandan da doğuma, yaşlılığa, hastalığa ve ölüme tabi olanların peşindeyim? Onun yerine doğmayanı, yaşlanmayanı, hastalanmayanı ve ölmeyeni arasam ne olur peki?’ Buda, Yüce Arayış Ortanca Deyişler ‘Keşişler;’ dedi Buda, ‘doğmayan bir şey, yaşlanmayan bir şey, ölmeyen bir şey var. Bu doğmayan, yaşlanmayan ve ölmeyen şey olmasa doğumdan, yaşlılıktan ve ölümden kurtulmak mümkün olamazdı.’ Udana Sutra
Ayak İzlerini Görüş Oğlan iz sürüyor. Boğanın geçtiği yerde ayak izlerini buluyor. Öğretiler sayesinde biçimleri ve görünüşleri ne kadar farklı olursa olsun her şeyin aynı doğaya sahip olduğunu ve bizim de bu doğaya sahip olduğumuzu öğreniyoruz. Kendimize dair bir şeyler anlamaya başlıyoruz: bir takım izler buluyoruz ancak henüz bunu tecrübeyle bilmiyoruz. Sadece entelektüel bir bilgi söz konusu. Sığırtmaç izleri görüyor. Fakat boğa neye benziyor? Gören olmuş mu onu? Ne de cömertmiş ayı gösteren Buda. 10 Boğa Resimleri *
Boğayı Seziş Oğlan boğanın sesini duyuyor ve çalıların arasında görüyor. ‘İşte buldum,’ diyor. Meditasyona oturup da altı duyumuz da durulduğunda (işitme, görme, koklama, tat alma, dokunma ve düşünen zihin) hakiki doğamızı fark ederiz. Duyular zihni meşgul etmez artık. Hâlihazırdaki Buda doğamızı görür ve bunun her an, her yerde, her işimizde mevcut olduğunu anlarız - denizin tuzu gibi. Kalp gözümüz açılır ve aslında her şeyin benliğimizle aynı olduğunu görürüz. Dharma’yı gören beni görür. Buda
Boğayı Yakalayış Oğlan boğayla ilk kez karşılaşıyor. Ne muhteşem şey bu! Kemendi hayvanın boynuna atıp onu tutmaya çalışıyor ama boğa kuvvetli, ele geçirilmeye direniyor. Oğlan dizginleri tutarken dikkatli olmalı yoksa boğayı elden kaçırması işten bile değil. Zihinlerimiz, Buda doğasının bütünüyle gözler önüne serildiği kısacık bir süre için berraklaşıyor. Ne çok gevşek olmalı ne de çok sıkı sarılmalı yoksa onu yeniden yitiririz. İnisiyatifi ele alıp bilgece davranmalı. Hakiki doğamızı bir an gördük diye aydınlandığımızı sanacak olursak onu oracıkta kaybederiz. ‘Kim derdi ki,’ dedim (Beşinci) Pir’e, ‘Zihnin Özü aslen saf olsun! Kim derdi ki Zihnin Özü aslen oluştan ve yok oluştan azade olsun! Kim derdi ki Zihnin Özü aslen kendine yeterli olsun! Kim derdi ki Zihnin Özü aslen değişmez olsun! Kim derdi ki var olan her şey Zihnin Özü’nün tecellisi olsun!’ Altıncı Pir Hui Neng (638-713) Platform Sutra
Boğayı Evcilleştirme Zihin berrak olduğunda ve düşüncelerle sürüklenmediğimizde her şey hakikatin kendisidir. Oysa yeniden düşüncelere dalıp gittiğimizde her şey karmaşıklaşır. Çevremizde olup bitenlerin farkında ve her daim ayık olmalıyız ve alışkanlık haline getirdiğimiz öznelliğimize kapılıp gitmemeliyiz. Soru: Kurtuluşa ulaşmak için nasıl bir yöntem izlemeli? Hui Hai: Kurtuluş ancak ani aydınlanmayla mümkündür. Soru: Ani aydınlanma nedir? Hui Hai: ‘Ani’ demek yanılgılardan hemencecik sıyrılmak demektir. ‘Aydınlanma’ demek aydınlanmanın ulaşılacak bir şey olmadığını kavramak demektir. Soru: Bu uygulamaya nerden başlamalı? Hui Hai: Ta kökünden başlamalı. Soru: Peki kök nedir? Hui Hai: Kök zihindir. Zen Ustası Hui Hai Ani Uyanış Öğretisi
Boğa Evcilleşmiş Oğlan boğanın sırtına binmiş flütünü çalarak eve dönüyor. Yolda ilerlerken dünya umurunda değil. Biri ardından ses etse dönüp bakmaz, koluna asılsalar hiç oralı olmaz. Çabalar nihayete ermiş. Artık dünya işleri bizi alıkoymuyor ve kazanma ve kaybetme dertlerinden azadeyiz. Keyfimiz âlâ ve biliyoruz ki eve dönmekteyiz. Koan aniden çözülüverince, yeri göğü sarsan bir kudret meydana gelir. Sanki General Guan Yü’nün (Savaş Tanrısı) koca kılıcını kapıp eline almışsın gibi. Yoluna Buda çıksa Buda’yı keser öldürürsün, pirlerden biri karşında dursa piri öldürürsün. Yaşamla ölümün eşiğinde kusursuz bir özgürlüğe ulaşırsın ve hangi âlemde olursan ol şen şakrak bir dinginliğin tadına varırsın. Mumonkan, Birinci Muamma
Boğanın Aşılması Oğlan eve dönmüş. Tek başına, sessiz sakin oturuyor. Bulutların ardından ay beliriyor. Boğa aklına bile gelmiyor. Bizi eve, hakiki doğamıza götürecek bir araçtan yararlandık ama artık araca ihtiyacımız yok. Görüyoruz ki her yer evimiz ve oturup, daha dünya var olmadan evvel ışıl ışıl parıldayan zihnin berraklığını seyre dalıyoruz. Duyarlı varlıklar aslında hep birer Buda: Buz ve su gibi tıpkı, Buz olur mu hiç su olmasa? Nereden bulacağız Budaları Duyarlı varlıklar olmasa? Hakuin Ekaku Zazen Şarkısı (Zazen Wasan)
Boşluk (Shunyata) Ne oğlan var ne de boğa. Zen’de çember boşluğu temsil eder. Bu hiçlikten ibaret bir boşluk değil karmaşadan uzak bir zihin demektir. Budanın her daim hazır ve nazır doğası, uyanış anı öne çıkar. Burada düşünceye yer yoktur, ne ‘ben’ fikri, ne ‘Buda’ fikri ne de ‘yuvada olmak’ ve ‘Buda’yla bir olmak düşünceleri mevzubahis değildir. Uyanık bir doğadan başkaca bir şey yoktur ve zihin tecrübe edilen şeye dair fikirler üretmez. Avalokita Boddhisattva hikmetin derinliklerinde seyrederken yukarılardan aşağıya bakmış ve beş tepe görmüş ve bunların kendiliklerinde boş olduklarını görmüş. Bak işte, Sariputra, biçim boşluktur ve boşluğun kendisi biçimdir; boşluk biçimden ayrı değildir, biçim de boşluktan ayrı değildir: biçimi olan her ne varsa o boşluktur, boşluğu olan her ne varsa o bir biçimdir. Bu hisler, duyumlar, dürtüler ve bilinçler için de geçerlidir. Bak işte Sariputra, tüm dharmalar boşlukla mühürlenmiştir: ne üretilebilirler ne de onları durdurmak mümkündür, ne kirlidirler ne de saf, ne noksan ne de tam.
Prajna Paramita Sutra
Kaynak Su mavi dağlar yeşil. En baştan beri her şey arı duruydu zaten. Zihin karmaşa ve kirlenmelerden zerrece etkilenmedi. Bunu şimdi görüyoruz. Gözlemlediğimiz dünyanın geçici imgeleriyle özdeşleşmek yok bundan böyle. Yaşam neyse odur. Muhtemelen nasıl olur da kayalar, taşlar ve toprak parçaları dharma’dan söz edebilir diye soracaksınız. Ancak Budizm’i anladığınızda, her ne kadar bizim gündelik dilimizde olmasa da taşların durmaksızın verdiği dharma sohbetlerine kulak vermeniz gerektiğini fark edeceksiniz. Hem dharma’dan dem vuran sade taşlar, kayalar da değil. Suretsiz, biçimsiz, görünmez boşluk bile ezeli ve ebedi bir dharma sohbetindedir. Koreli Chogye Zen Ustası ve Piri SongChol
Çarşı Pazara Dönüş. Uzay ve zaman aşılmış. Kemale erdik; Buda doğamız hürce işliyor. Her nereye gidersek gidelim evimizdeyiz ve nihai hakikati gündelik hayatımızın parçası kılmışız. Bizi tanıyan bilen yok. Yüzümüzde koca bir gülümsemeyle yürüyoruz yolumuzda ve kime bakarsak aydınlanıveriyor.
Bodhisattva yoluna baş koyan kimse daima şöyle düşünmeli: ‘Tüm varlıkları nihai nirvana’ya ulaştırmalıyım; öte yandan tüm varlıklar
nirvana’ya ulaştıklarında aslında hiçbir varlık nirvana’ya ulaştırılmış olmayacak.” Zira zihni ‘bir varlık’, ‘bir canlı’ ya da ‘bir insan’ gibi şeylerle meşgulse o kişi bodhisattva olamaz.
Elmas Sutra