İktisat Politikası
Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü İktisat Politikası Ders Notları İKTİSAT POLİTİKASININ AMAÇLARI gelişmiş ve gelişmekte olan bir ekonomideki politika amaçları aşağıdaki gibi sıralanmıştır 1-fiyat istikrarı ile uyumlu bir ekonomik büyüme sağlamak 2-ödemeler dengesi denkliğinin sağlanması 3-tam istihdam veya tam istihdama yakın bir işsizlik düzeyine ulaşmak 4-adaletli bir gelir dağılımının sağlanması 5-kaynakların etkin dağılımının sağlanması gelişmekte olan ülkelerde mevcut iktisat politikaları amaçları doğrultusunda bazı sorunlar bulunmaktadır: 1-azalan sektör(reel)yatırımlarının eşlik ettiği hızlanan enflasyon ve durgun büyüme(yatırımlar düşer-->tasarruflar düşer-->fiyatlar artar-->enflasyon yükselir=büyüme yok--> durgunlaşma) 2-kredi, ithalat kısıcı veya fiyat-gelir politikalarına dayalı kontrollere duyulan güvence sonucu kapasite kullanım oranlarındaki azalma iktisat politikasının mevcut bu amaçları arasında ikili çatışmalar mevcuttur. İktisat politikaları bu amaçlar arası çatışmayı minimize edici ve ortak hedef oluşturacak politika etkinliğini gerçekleştirmeye yönelik kullanılırlar... Gelişmiş ülkelerde birçok hedef sağlandığından dolayı iktisat politikası uygulamaları daha kolay ve daha planlı gerçekleşir... Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ortak hedefi refah devleti olmaktır. Ülkelerin refah devleti olabilmeleri için büyümeleri gerekmektedir. GELİŞMİŞ ÜLKELER NEDEN BÜYÜMEK İSTER? Gelişmiş ülkelerin sahip oldukları bir pazar vardır. Bu ülkeler pazarlarını daha da büyütmek ister. Bunu yapabilmeleri için üretim ölçeklerini büyütmeleri gerekmektedir. Bunu yaptıkları zaman da ekonomileri büyür. Eğer bu ülkeler geliştikten sonra büyümelerini durdururlarsa durgunluğa girdiklerinde sahip oldukları pazar çöker. Bu yüzden pazarlarına sahip çıkabilmek için az da olsa büyümek isterler. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin refah devleti olabilmeleri iççin ekonomik büyüme şarttır. Ekonomik büyümeyi ise ihracat yaparak sağlarlar. Refah devleti şu 5 maddeyi yerine getirdikten sonra sağlanabilir: 1-ekonomik büyüme 2-fiyat istikrarı 3-tam istihdam 4-ödemeler dengesi denkliği 5-adaletli gelir dağılımı GELİŞMİŞ ÜLKELRDE TAM İSTİHDAM: gelişmiş ülkelerin teknolojilerine baktığımızda sermaye yoğun üretim yaptıklarını görüyoruz. Bu ülkelerde vasıfsız işçiler işsiz olur. Ancak bu ülkelerde vasıflı işgücünde artış gözlenir. Vasıfsız işçiler ya hizmet sektörüne aktarılır ya da vasıflı hale getirilmeye çalışılırlar. Bu ülkelerdeki işsizlik ya yukarıda anlatıldığı gibi vasıfsız kişiler yüzünden ya da gönüllü işsizler yüzündendir. Ancak işsizlik oranı ülke nüfusun %4-5'i civarında olduğundan bu ülkelerin tam istihdam hedefi ortadan kalkmıştır. Bunun yerine eksik istihdamı minimize etmeye çalışırlar. Teknoloji ilerledikçe daha az işgücüne ihtiyaç duyuluyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin özellikleri şunlardır: - fiyat istikrarsızlığı yani enflasyon bulunuyor. — ödemeler dengesi dengesizliği var - adil olmayan bir gelir dağılımına sahip - kaynaklar etkin dağıtılmıyor - ekonomik büyüme yok PEKİ BU ÜLKELERDE NELER YAPILABİLİR? Önce fiyat istikrarı sağlanmalıdır. Daha sonra diğer kalemlerle birlikte ekonomik büyüme sağlanmalıdır. Ancak bütün bunlar yapılırken fiyat istikrarının bozulmaması gerekmektedir. İKTİSAT POLİTİKASI NEDİR? İktisat politikası amaçları arasındaki çatışmaları minimize edecek uygulamalar demetine iktisat politikası denir. —ÖDEMELER DENGESİ AÇIĞI: ülkenin yabancı paraya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için üç yolu vardır.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası 1-yüksek faizle borçlanma:--> olumsuz yanı: ulusal paranın değeri düşer(para arzının artmasından dolayı)fiyat istikrarsızlığı başlar. Yatırımlar düşer böylece üretim azalır, bu da ekonominin küçülmesine yol açar. 2-vergiler:-->olumsuz yanı: alım gücü azalır. Böylece ekonomi durgunluğa girer. 3-dış borçlanma:-->olumsuz yanı: bu borcun ödenebilmesi için yeniden borçlanılır(ki buna ponza borçlanma denir: yani borcun borçla kapatılması) -ÖDEMELER DENGESİ FAZLASI: ülkenin yabancı para fazlası vardır ülkenin bu fazlalığı değerlendirmesi gerekir. Bunu da borç vererek yapabilir. Dünyada üç piyasadan borçlanılabilir. 1-eurobond 2-yankee bond 3-samurai bond ( en kolay borçlanılan piyasadır. )çünkü sürekli ödemeler dengesi fazlası veriyor) ödemeler dengesi fazlası veren ülkelerin atıl kapasiteleri yoktur. İKTİSAT POLİTİKASI ARAÇLARI A)PARASAL ve MALİ ARAÇLARI İÇEREN TALEP YÖNETİM POLİTİKALARI: enflasyon gibi, kamu açıkları gibi sorunları kısa ve orta vadede çözmek için kullanılacaktır. B)DÖVİZ KURU POLİTİKALARI ve DIŞ TİCARET POLİTİKALARI: ödemeler dengesi sorununu çözmek için kullanılacaktır. C)GELİR ve FİYAT POLİTİKALARI: -FİYAT POLİTİKASI: enflasyonist beklentileri aşağıya çeken ve cari enflasyon oranını resesyona neden olmadan düşüreceği inancını taşıyan fiyat tavanı belirleme politikalarıdır. Özellikle hiperenflasyon süreci yaşamış Latin Amerika ülkelerinde uygulanmıştır. Fiyat dondurma işlemleri enflasyonist beklentileri azaltan yönde etkilerken karaborsa, arz kıtlıkları veya gömüleme(yastık altı)gibi olumsuz etkiler doğurmuştur. -GELİRLER POLİTİKASI: temel fikir aşırı ücretleri ve fiyat artışlarını yine indirimli vergi politikaları ile ödüllendirmektir D)ARZ YÖNETİM POLİTİKALARI: üretimi ve üretimden elde edilen gelirleri artırmak için toplumun bütün kesimi üzerinde vergi indirimlerinin yapılmasını öngören politikalardır. E)DIŞ BORÇ YÖNETİMİ POLİTİKALARI F)KAPASİTE KULLANIMINI ve ÜRETKEN VERİMLİLİĞİ ARTIRACAK YAPISAL POLİTİKALAR: vasıfsız işgücünü, vasıflı işgücüne çevirecek ve bunu teknoloji birikimi ile sağlayacak politikalar demeti İKTİSAT POLİTİKASI ARAÇLARININ İÇERİĞİ: -PARASAL POLİTİKALAR : - para arzı - ikinci kırdırma oranları - açık piyasa işlemleri - kredi tavanı - zorunlu karşılıklar - ikna yöntemi -10 muteber banka yöntemi - döviz devir oranları - MALİ POLİTİKALAR : - vergiler - kamu harcamaları - bütçe -DIŞ TİCARET POLİTİKALARI : harcama kaydırıcı politikalar( ithalat ve ihracat eğilimlerini değiştiren politikalar) İSTİHDAM Bir ekonomide istihdam sorunu ulusal emek piyasasının temel özelliği içinde uygun bir istihdam oranını belirleyecek emek arzı ve talebinin dengeleme sorunu olarak ortaya çıkar. Bunun dışında ne tür iktisat politikası aracı uygulanırsa uygulansın gelişmiş ülke ekonomilerinde bile işsizlik sorunu yaşanmaktadır. Bu iktisat kavramlarının normal olarak algıladığı bir problemdir… —Doğal işsizlik oranı: aşırı emek arzının ve emek talebinin olmadığı oranı ifade eder. Dinamik bir ekonomide iş değiştirme ve arama safhası olduğundan doğal işsizlik oranının ölçümü kolay olmayacaktır. İŞSİZLİK TÜRLERİ -mevsimlik işsizlik: ürüne yönelik talep azlığı ve işten çıkarmaların olduğu bir ortamda gerçekleşen işsizlik türüdür.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası —yapısal işsizlik: endüstri kapanışı ve girişi sonucu oluşan işsizlik türüdür. friksiyonel işsizlik: işini gönüllü bırakıp yeni iş arayanların oluşturduğu işsizlik türüdür. İŞSİZLİĞİN YAPISI, ÖLÇÜLMESİ ve İŞSİZLİK HAVUZU Emek piyasası, karar alıcılar ve siyasetçiler için anahtar politika alanıdır. Yüksek işsizlik oranı gibi emek piyasasında bir başarısızlığın sorumluluğu hükümetlere ait olacaktır. Emek gücü, aktif nüfus veya çalışan nüfustur. Fakat ülkeler arası işsizlik ölçümleri arasında farklılıklar oluşmaktadır. Belli ülkelerde tatilde olan veya part-time çalışanlar işsizlik rakamları içine alınırken, belli ülkelerde işsizlik rakamı içine dâhil edilmemektedir. Bu yüzden işsizlik rakamlarının içeriklerinin standart bir hale getirilmeleri lazımdır. Aksi takdirde ülkeler arası yapılan karşılaştırmalar sağlıklı olmayacaktır. —işsizlik havuzu: işsizlik havuzuna giriş 5 ayrı şekilde gerçekleşir. — okulu yeni bitiren öğrenciler -friksiyonel işsizlik -mevsimlik işsizlik -yapısal işsizlik -bireyin firma tarafından bir nedensellik ilişkisi olmadan işten çıkarılması işsizlik havuzundan çıkış 3 yolla olmaktadır. —bireyin geçici ya da sürekli bir yeniden işe girmesi -işten çıkartılan kişinin yeniden aynı işe girmesi -işsiz kalan kişinin geçici ya da sürekli olarak emek gücünden çekilmesi (emeklilik ve ölüm) -Doğal işsizlik oranının belirleyicileri: umulan enflasyon oranının, gerçekleşen enflasyon oranına eşit olduğu anda oluşan doğal işsizlik oranının 5 tane belirleyici faktörü vardır. 1-nüfus yapısı ve göç 2-nüfusun kombinasyonu 3-minimum ücret oranları 4-sektörel emek farklılığı 5-sendikalar Bunun dışında aksak rekabet koşulları, yeterli firmanın piyasada olmayışı ve devletin özel sektörü köstekleyecek sıkı maliye politikaları uygulamaları doğal işsizlik oranını etkiler. Doğal olamayan işsizliğin nedeni ise reel ücretlerin düşürülmesi sonucuna varılmıştır. Bu amaç doğrultusunda 5 ayrı yöntem izlenmektedir. 1) sendika güçlerinin yasalarla reel ücretler üzerindeki hâkimiyetini kırmak. 2) ücretler üzerindeki direkt vergi yüklerini azaltarak işçilerin daha fazla ücret talep etmemesini sağlamak 3) ikna yöntemi 4) kamu sektöründeki ücret ödemelerini kontrol altına almak 5) minimum ücret tabanının düşürülmesi -işsizliğin maliyeti: işsizlik toplumun daha çok fikir kesimini, genç nüfusu ve vasıfsız işgücünü etkiler. Toplum içi gelir kaybının azalmasına ve yaşam standartlarının bozulmasına yol açar. bu yüzden toplum açısından işsizliğin maliyeti tartışıldığında; a)işsizliğin gruplar içindeki dağılımı b)işsizlik süresinin uzunluğu c)işsizlik oranının hesaplanma şekli, dikkate alınmalıdır. FİYAT İSTİKRARI Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli yükselme olarak tanımlanır. Ekonomi içindeki bir kerelik fiyat artışı enflasyon olarak tanımlanmamaktadır. Gerçekleşen enflasyon oranı umulan enflasyon oranından fazla çıkarsa enflasyon toplum ekonomisine zarar vermeye başlar. Enflasyon açıklamaları 3 genel kategoride toplanır. 1)TALEP ENFLASYONU: üretilen mal ve hizmetlerden daha fazlasının talep edilmesi sonucu fiyatlar genel seviyesinin artması. 2)MALİYET ENFLASYONU(ARZ YANLI ENFLASYON): üretim faktörlerinin, girdi fiyatlarındaki artışlarının mal ve hizmetler fiyatlarının arıtması. 3)DAR BOĞAZ ENFLASYONU: her endüstri içinde tam istihdama ulaşılmamasından meydana gelir. Ara mal üreten firmaların yetersiz üretimleri sonucu oluşur. ARZ YÖNLÜ ENFLASYONUN OLUŞUM NEDENLERİ: 1)monopol gücüne sahip sendikaların ücret ve fiyat spirali ile bir tür enflasyon yaratmasıdır
www.iktisat.biz
İktisat Politikası 2) yüksek ücret artışı olan yerlerde verimlilik sağlanamaz ise karlılık oranlarının yüksek fiyat artışları ile sağlanmaya çalışılması maliyet enflasyonunu yaratacaktır. 3)monopol gücüne bağlı iş sektörlerinin kendi yaşam standartlarını yükseltmek doğrultusunda daha fazla kar amacına yönelik yaptıkları fiyat artışları da enflasyon yaratacaktır. Dünya ekonomisi içinde enflasyon nedenleri 3 ayrı nedenden ötürü ortaya çıkmaktadır. 1)altın para sisteminden sonra para-kağıt para sistemine geçiş ülkelerin parasal tabanlarının artmasına olanak sağlanmıştır(emisyon miktarının belirlenememesi) 2)yaşanan iki dünya savaşı sonrası ülkelerin mali yükünün artması sonucu oluşan bütçe açıkları parasallaştırılmıştır. Bu da ekonomilerinin enflasyon sorunu ile karşılaşmasına neden olmuştur. 3)aile şirket yapısının anonim şirket niteliğine dönemsi sonucu; finansman şekli sınırlı aile finansmanı yerine, borç finansmanı şekline dönüşmüştür. Bu da özel sektör kredilerinin parasal tabanı genişletmesine yol açmıştır. Mal ve hizmet değerlerine göre kâğıt paranın kaynağını kendiniz belirlersiniz. Bu da hükümetlere istedikleri kadar para basma imkânı vermiştir. Bu olay durumun iyi kavranamamasından kaynaklanmıştır. enflasyon bu şekilde doğmuştur.(altın standardının çökmesinden sonra) dünya savaşları sonrası yenilmiş ülkelerin çok büyük mali açıkları bulunmaktadır.bu ülkeler savaş tazminatını ödeyebilmek için darphanede para basmışlardır. her para basışta enflasyon giderek artmaktadır(ör:alman hiperenflasyonu) devletin ekonomideki yeri değişmiştir.devlet açık bütçelerini emisyon ile kapatmaya çalışmıştır. bu da enflasyonu doğurmuştur. gerçekleşen enflasyon oranı umulan enflasyon oranı değilse,servetin yeniden dağılması gerekir.kredi verenden borç verene ya da borç alandan kredi verene bir servet dağılımı gerçekleşecektir. gelecek açısından herkes enflasyon tahmininde bulunur.amaç sözleşmeye ya da ücrete enflasyon primini koymaktır. Vergiler Vergi sistemine ihtiyaç duyulmasının sebebi, kamusal mal, iç güvenlik, adalet sistemi v.b. hizmetler içindir. Gelirin adil dağıtılması, ekonomik büyümenin sağlanması ülkenin nasıl yönetildiğini gösterir.Vergi oranlarının düşmesi ya da yükselmesi, MG’ de değişme oluşturur. Vergi oranları insanların çalışma ve boş zamanları arasındaki tercihlerini değiştirir. Vergi oranları çok kolay değiştirilebilir ve hemen etkili olduğundan esnek bir politika aracı olarak kullanılabilir. Enflasyonist eğilime sahiptirler. Devlet harcamalarıyla direk toplam talebi etkilerken, vergilerle dolaylı olarak etkiler. Vergi Sisteminin Prensipleri 1) Sistem sınırlı sayıda vergiyle vergi hasılatını yükseltebilmelidir. Vergi oranları yönetim ve vergiye uymalı, maliyetleri azaltmalıdır. Basit olarak herkesçe kolayca ödenebilmelidir. Bu durum vergi hâsılatını arttırır. Vergiden kaçınma olmadığı için vergi toplama maliyetleri düşük olur. 2) Vergi tabanının genel çizgilerle belirlenmesi ve vergi muafiyetlerinin azlığı nispi olarak düşük vergi oranlarında vergi hâsılatını yükseltecektir. Muafiyetlerin çokluğu vergi tabanının erozyonuna yol açar. Dolayısıyla vergi gelirinin sağlanması için vergi oranlarının artırılması gerekir ve bu da vergiden kaçınmaya neden olur. 3) Ekonomik ve politik koşullarda vergi oranları kolaylıkla alçaltılıp artırılabilmelidir. Yani ödeme gücüne göre vergilendirme önemlidir. Vergiler büyümeyi caydırmamalıdır. Direkt Vergiler: Artan oranlı ve dolayısıyla adaletli vergilerdir. Gelir düzeyi arttıkça ödenen vergi miktarı da artar..Güçlü bir vergi idaresi gerektirir.Herkesin kayıt altına alınması gerekir. (Kurumlar vergisi, miras..) Endirekt Vergiler: Regresif yapılıdır. Farklı gelir gurupları aynı mal için aynı oranda vergi ödüyor. Bu nedenle adaletli değildir. Vergi idaresinin eksikliği nedeniyle bu tür vergiler alınır. (KDV, tüketim vergisi..) Bazı malların tüketimini caydırırken, bazı malların tüketimini teşvik eder. Gelişmiş ülkelerde direkt, azgelişmiş ülkelerde endirekt vergiler ağırlıklıdır. Çünkü az gelişmiş ülkelerde yetersiz vergi idareleri vardır. Endirekt vergiler enflasyonu arttırıcı etkiye sahiptir. Vergiler oransal olabilir. • Gelir arttıkça oransal vergilerde hep aynı oranda vergi söz konusudur. • Gelir arttıkça progresif vergilerde daha fazla vergi söz konusudur. • Gelir arttıkça Regresif vergilerde daha az vergi söz konusudur.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Olivera-Tanzim etkisi: Enflasyonist dönemlerde vergi tahakkuku ve vergi tahsili arasındaki zaman, vergi gelirlerinin aşınmasına yol açar ve vergi hâsılatı düşer. Devletin karşılaştığı bu duruma Olivera-tanzim etkisi denir. Yasal sürelerin aşılmasına yönelik yüksek cezalar getirilerek bu etkiden kurt ulunabilir. Fakirlik Tuzağı: Gelir yükseldikçe gelir vergisi ve sosyal güvenlik yararlarının kayıplarının kombinasyonu bireylerin harcanabilir gelirlerinde kayıplara yol açar. Bu ilave gelir üzerinde uygulanan bir vergi oranına tekabül eder ve bazı düşük gelir gruplarında bu oran %100’ün üstüne çıkar. Bu durum fakirlik tuzağıdır. Açık olarak çalışmaya caydırıcı bir etkiye sahiptir. Aktiviyeti kayıt dışına iter. Mali Sürükleme: Direkt vergilerle ilgili ikinci problem, vergilemenin başlatıldığı kazanç düzeyinin genel fiyat enflasyonu düzeyinde yükseltilememesidir. Gelir vergisi ödemeleri bireyler daha yüksek vergi dilimine çıktığında reel rakamlarla yükselme eğiliminde olacaktır. Bu durum mali sürüklenmeyi ifade eder ve işçilerin verilemeyle kaybettikleri gelirlerini telafi edecek daha yüksek ücret talep etmelerine yol açar. Ücretler yükseldiğinde de maliyetlere yansıyıp yine enflasyona yol açar. Vergi Politikası Beklentiler iktisat literatürüne girdikten sonra politikalar değişmiştir. Vergi sistemlerini gözden geçirmek gerekir. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde halkın büyük kısmı düşük gelirlidir. Sabit oranlı vergilerde yüksek gelir grupları daha yüksek harcama yapabilirler. Mg, Y3’e artınca tüketim düşmesine neden olur. MG artışı Y3 gibi artan oranlı vergi olduğundan tüketim biraz düşer. Sabit vergi uygulamasında Y1 gelir düzerinde vergi indirileriyle daha fazla harcama yapılır. Tüketim C0’dan C1’de gelir. Planlanmış Mali Politikalar Mali Politikaların Etkileri Y1 – YF arası kullanılmamış kaynak. Üretime girmeyen üretim faktörü. Devlet vergi politikaları ile dolaylı şekilde maliye politikaları uyguluyor. Devletin uyguladığı vergi politikasıyla harcanabilir gelir değiştirilir. Sonra toplam talep değişir. Bu genişleyici bir maliye politikası uygulamasıdır. Devlet bu politikayla resesyonist durumu giderebilir. • Ekonomide işsizlik toplam talepteki yetersizlikten oluşabilir. Arz kaynaklarının fiyatları düşmeye başlar. • Enflasyon talep baskısından ortaya çıkar. Talep baskısı maliyetlerin artmasına sebep olur ve alım gücünü düşürür. • İradi politikalar kötü zamanlamayla uygulanırsa istikrarsızlık yaratılır. • Monetaristlere göre kuralı politikalar uygulanmalıdır. Böylece iradi politikaların istikrarsızlık yaratması engellenebilir. Ancak kurallı politikalar dış şoklara yol açabilir. Ekonomi bu şoklara çare üretmeyebilir. YF-F1 kadar üretime girmemiş kapasite sözkonusudur. Arzı artırmak uzun dönem işidir. Kıs adönemde çok az artış sağlanabileceği için bu artış göz ardı edilir. Resesyon varsa ekonominin fiyatlar genel seviyesi aşağı düşer. • İşsizlerin ücreti düşer • Mamul mallar, ara mallar düşük fiyata satılabilir. • Düşük fiyatlar olduğunda, almak istediğinizi daha ucuza alabilirsiniz. Toplam talep kendi kendine canlanır. Ya da devlet toplam talebi canlandırmak için kendi müdahalelerini devreye sokabilir. Çok düşük fiyatlar TT’i uyaracak, TT AD2’ye kayacaktır. Bu durum ekonominin kendi dinamikleriyle tam istihdam seviyesine dönüşünü ifade eder. Bu piyasa mekanizmasının yavaş çalışması ve belirsiz olduğuna inanılması, politika yapıcıların genişletici mali politikalarla talebi AD2’ye hareket ettirebilir ve e2 tam istihdam seviyesini sağlayabilir. Bunu devlet harcamalarını arttırma veya vergi oranlarını düşürme yoluyla yapabilir. Resesyonist durumlarda reel ücretlerin ve diğer kaynak fiyatlarının daha fazla düşemeyeceği noktada oluşan çok düşük maliyetler nedeniyle, düşük fiyatlar toplam arzın artmasına, tam istihdam dengesinin e3’te sağlanmasına yol açar. Sınırlayıcı Politikalar
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Ekonomi dengesizlik ürettiğinde ekonomiden ne beklenir? Zamanında müdahale edilirse, deflasyonist durumun şiddeti azaltılabilir. (D-A yerine D-E) Talebin yüksek olması enflasyonist ortamda fiyatları artırır. Maliyetler yükselir, alım gücü düşer. Ekonomi kendi dinamikleriyle tepe noktasından dönüş yapabilir. Enflasyonu aşağı çekecek politika A’dan B’ye kadar süreceğine, C’ye kadar sürmesi sağlanabilir. Çoğunlukla hükümetler enflasyonu kendileri oluşturur ve enflasyon vergisi alırlar. Ekonominin dinamikleriyle canlanma, kendi kendine oluşacak duruma gelmeden müdahale edilmelidir. Yoksa ekonominin canlanacağı dönemde canlandırıcı müdahalede nulunmak durumu daha da kötüye götürebilir. AD1 gibi güçlü bir talebin ekonominin uzun dönemde üretim potansiyeli (YF)nin üzerine çıkması yüksek fiyat düzeyi P3’e çıkılmasına yol açar. Eğer yüksek talep sürdürülürse ekonominin e3 denge seviyesine çıkmasına neden olur. Sınırlayıcı mali politikalar kullanılarak ekonomiyi enflasyonist olmayan e2 dengesine yönlendirmek mümkün olur. AD1 talebini AD2’ye çekecek politikalar uygulamak lazım. Uzun dönemde ekonominin AD1 talebini karşılayacak şekilde arzını arttırmak yeni yatırımlar kanalıyla mümkündür. Devlet genişleyici maliye politikasını resesyonist veya deflasyonist bir dönemden sıyrılabilmek için uygulayabilir. Genişleyici politikalar yatırımlar için de kullanılabilir. Ekonomiler iç tasarrufların yetersiz olması durumunda yatırımlarla ve dış tasarruflarla tamamlayabilir. En kolay yol dış borçlanmadır. Kamu Sektörünün Borçlanma Gereksiniminin Büyüklüğünü Etkileyen Faktörler 1. Merkezi ve yerel idarelerin bütçe açıklarının büyüklüğü 2. Ulusal endüstrilerin açıklarının büyüklüüğü ve diğer kamu şirketlerinin devlet olmayan kaynaklardan borçları 3. Özel sektöre olan ve denizaşısı sektöre olan net ödünçlerin miktarı 4. Kamu sektörünün finansal varlık satışından ve muamelelerden sağladığı getiri 5. Reel varlık satışları. (KİT’lerin özelleştirilmesi) Crowding–Out (Dışlama Etkisi) Devletin genişleyici mali politikalar uygulaması veya devletin yatırımlara gitmesi sonucunda borçlanması bu etkiyi oluşturur. Devlet borçlanmasının özel borçlanmayı azaltması demektir. Çünkü devlet büyük bir rakip ve piyasaya girdiğinde faizleri arttırır. Özel sektör dışlanır. Devlet borçlanabilir fon piyasasından çekilebilir: 1. Borçlanması faizlerdeki yükselme nedeniyle maliyetli hale gelir 2. Özel sektör de yatırıma gideceğine elindeki kaynakları faizler yüksek olduğundan devlete borç verebilir. Bono ihracı, borç verilebilir fon anlamını taşır. Devlet bonoları, A.Ş. bonolarıyla mevcut kredi arzı için diğer finansal enstrümanlarla rekabeti arttıracaktır. Eğer borç verilebilir fon arzı artmıyorsa, reel faiz oranlarının yükselecektir. Tüketici faize duyarlı m/h alımını azaltacaktır. İş adamları, sermaye artırımıyla ilgili harcamaları erteleyecektir. Özel harcamalardaki bu azalma en azından kısmi olarak kamu açıkları tarafından uyarılan ilave harcamaları dengeleyecektir. Açıkların uyardığı faiz oranlarındaki bu yükselmenin özel harcamaları devre dışı bıraktığı bu sıkıştırma, ekonomistlerce cwording out etkisi olarak adlandırılır. Borç verilebilir fon talebi D1’den D2’ye arttığında, borç verilebilir fon arzı S1 iken faiz oranları r1’den r2’ye önemli oranda yükselmiş olur. Daha yüksek faiz oranlarında yatırımlar için özel borçlanma Q1-Q3 kadar azaltılır. Kamu açıkları bu nedenle tamamen özel harcamalarda bir azalmayla finanse edilir. Bu hem yüksek borçlanma maliyetlerinden hem de tasarruflardan da cazip getiriden dolayıdır.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Bütçe açıkları eğer ekonomide atıl bir kapasite mevcutsa, reel üretim genişleyecektir. Artan reel gelirle birlikte artan tasarruflar borç verilebilir fon piyasalarına arz edilecek, fon arzını S2’ye kaydıracaktır. Bu da faiz oranlarında düşmeye, ilk düzeylerine göre ılımlı bir yükselmeye neden olacaktır. Yani crowding-out etkisi keynesyenlerin ifade ettiğinden daha az bir etkiye sahip oluyor. Devlet Harcamaları ve Vergi Politikaları Arası Seçim Bu seçim ekonomide ne kadar büyük bir kamu sektörü istendiği ile ilgilidir. Klasik itisat devletin ekonomide temel işlevleri bulunması gerektiğini söylüyor. Çünkü devlet harcamaları, devletin ekonomide büyümesine sebep oluyor ve bunları yapabilmesi için de daha fazla vergi alması gerekiyor. Özel sektörün başarılı olduğu alanlarda devletin olması, hürriyetin kısıtlanmasına neden oluyor. Minimal devlet görüşünde olanlar genişleyici maliye politikası uygulandığında bunun vergi azaltılarak yapılması gerektiğini vurgularlar. Sınırlayıcı bir maliye politikası uygulandığında ise kamu harcamalarında azaltmalara gidilmelidir. Karşıt görüş liberaller tarafından ileri sürülüyor. Ülke iyileştirilmiş bir kamu sektörüne sahip olduğunda daha iyi okullar ve daha temiz caddeler olacağını söylüyorlar. Az gelişmiş ülkelerde, harcamaları karşılamak için, minimal devlet yerine büyük devlet olması gerekir. Devletin Mali Politikadaki Amaçları 1. Kaynakların etkin dağılımı 2. Ekonomik istikrar ve büyüme 3. Gelir dağılımı adaleti Enflasyon – Deflasyon Durumu Enflasyonist Açık Deflasyonist Açık Devlet harcamaları MG’e enjeksiyondur. Bunlar; 1. Yerel idarelerin harcamaları 2. Kamu kuruluşları 3. Merkezi hükümetlerin eğitim, sağlık, güvenlik v.s. şeklindeki harcamaları Ekonomik süreç 3 aşamada ele alınır 1. Endüstriyel devrim (sanayileşme) 2. Tren yollarının ve bağlı teknolojilerin yayılması 3. Elektrikle aydınlanma Ekonominin büyüme oranını artırabilmek için ne yapılabilir? 1. Yaratıcılık; ekonomik büyümeyi arttıran ekonomik gelişmeye katkıda bulunan yeni teknoloji ve yeniliklerin üretimini sağlar. 2. Müteşebbislik; ekonominin daha ileri gitmesine katkıda bulunan engel tanımayan, gözü pek, endüstriyel riskleri üstlenen, liderlik özelliğidir. 3. Emeğin yüksek prodüktivitesini sağlayan çalışma etiği 4. Öğretim sistemi Büyümenin direk olarak etkilenmesi için gerekli noktalar • Kapital ekipmanına yapılan büyük harcamalar • İnnovasyonların sağlandığı araştırma ve geliştirme için dikkate değer bir gayret sarfetmek Toplam talebin kompozisyonu ekonomik büyüme oranının başlıca belirleyicisidir. Eğer toplam harcamaların tüketime, devlet alımlarına ve net ihracata giden kısmından daha büyük bölümü yatırımlara giderse, sermaye stoku daha hızlı büyüyecek ve toplam arz şedülü sağa doğru kayacak. Kapital ekipmanına yapılan büyük harcamalar – Endüstriyel Politikalar Üretimin geliştirilmesine II Dünya Savaşı sonrası eko. pol. en önemli amacı haline geldi. Teknolojik ürün kullanılması
www.iktisat.biz
İktisat Politikası işsizliğin azalmasına yetmiyor. Çünkü teknolojinin gelişmesi bazı sektörlerin çökmesine neden oluyor ve bilakis işsizliği doğuruyor. Alexander Hamilton patent sistemini geliştirmiştir. 19. yy’ın ortasında tren yolu şirketlerinin kurulmasıyla, büyük şirketler geniş coğrafi alanda çalışmaya başlamışlardır. Şirket birleşmeleri oluyor. Dikey birleşme; maliyet azalmasına neden olur. Yatay birleşme; aynı ürünü satan firmaların birleşmesidir. Bu o mal piyasasının kontrolünü sağlar. Tekel konumuna gelirler. (banko soru)Endüstriyel Politikalar Kamu mülkiyetindeki endüstriler sanayileşmenin bir aracıdır. Özel sektörü geliştirmek için bu kamu endüstrileri ara mal üretirler. Özel sektörün yetersiz kaldığı dönemlerde devlet bir takım düzenlemeler yapmıştır. 1965’de ABD teknik hizmetler kanunu çıkarır ve devlet özel sektöre bilimsel enformasyon sağlanmasına katkıda bulunur. Endüstriyel politikalar ekonomiyi geliştirmek için uzun dönemli devlet politikaları ve devletin spesifik endüstrileri geliştirmesi şeklinde 2’ye ayrılır. Endüstriyel politikalar yapısal veya kısmi formdadırlar ve tek bir teoriyle açıklanamazlar. Endüstriyel politikalar; • Gelişmemiş endüstrilerin korunması • Ulusal endüstrilerin korunması • Yerin teşviki, sübvanse edilmesi • Sermaye piyasalarının korunması • Ve Makroekonomik politikaları içerir. Endüstriyel Politika Enstrümanları a) Finansal enstrümanlar -Direk(Sübvansiyon) - Endirek (Vergi avantajları) b) Regülasyonlar - Teknik standartlar - Standart normlar -Devlet satın almaları ve ticaret Endüstriyel politikalar global rekabet içinde devletlerin endüstriyi oluşturması, canlandırması, varlığını sürdürmesi ve ilerletmesidir. Jenerik endüstriyel politikalar, teknolojik gelişmeyi, ticareti teşvik ve gelişmesine yönelik politikalardan oluşur. Bu politikalar; • Sermayenin getirisini yükseltmeye yönelik • Çalışanlar ve hane halkının gelişmelere yönelik uyum maliyetlerini azaltma • Teknolojik dönüşüm tekniklerinin maliyetlerini azaltmaya yöneliktir. İnnovasyon Sistemeleri Teknolojinin gelişmesi, ar-ge’ye olan yatırımları arttırmıştır. Teknolojik gelişimin hızı, emeğin prodüktivitesinin arttırılmasına dayandığından, öğretim-eğitim anahtar faktör haline gelmiştir. Rekabet Politikalarının Sağladıkları • Rekabet sınırlayan kartellerin engellenmesi • Monopollerin kötüye kullanılmasının engellenmesi • Şirket birleşmelerinin piyasayı kontrol etme eğilimlerinin engellenmesi Gelir Dağılımı Gelirin yeniden dağıtımı, tüketici ve üretici etkinliğinin sağlanması yoluyla gerçekleştirilir. Bazı bireyleri kötü etkilemeksizin, diğerlerini daha iyi etkiler ve maliyet yüksek gelirlilere yüklenir. Bu da pareto iyileşmesine işarettir. Gelir dağılımı ülkelerin değer yargılarını içerir. Refah ölçülemeyen bir olgu olduğundan, bazı unsurlar refahın temsilcisi olarak alınabilir: Tüketim– Zenginlik & Servet – Gelir Gelir dağılımında eşitlik diye bir şey yok. Adil olması söz konusudur.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Gelir dağılımındaki önemli olgular: • Adaletli vergi tahsisi (Artan oranlı) • Sosyal güvenlik sistemi • Eğitim – beşeri sermaye Gelirin Çeşitleri 1. Piyasa gelirleri 2. Piyasa gelirleri + Nakti transferler 3. Piyasa gelirleri + Nakti + Ayni Negatif Gelir Vergisi Avantajları 1. Gerçekleşen gelir ve genel kabul edilmiş gelir arasındaki adaletsizliği ve etkinsizliği ortadan kaldırır. 2. Basit bir şekilde yönetilebiliyor. 3. %100 altında olduğu zaman çalışma uyarımını sağlıyor. 4. Fakirlere minimum kabul edilebilir bir yaşam standardı için hak sağlıyor.
Borçlanma Politikaları Kamu Borçları: Devletin vergilerle harcamaları karşılayamaması sonucu olur. Kısa süreli borçlanmalara (3 aylık) dalgalı borçlanma denir. Devlet borçlarını çekici hale getiren nokta faiz içermesidir. Devlet para basarsa enflasyon, borçlanmaya giderse crowding-out etkileri görülür. Enflasyon durumunda elinde para tutanlar, enflasyon vergisi öderler. Devlet borçlanması sadece kamu açıklarını gidermek için değil, aynı zamanda maliye politikalarının etkinliğini artırmak için de yapılır. Bazen iç tasarruflar yeterli olsa da, döviz gereksinimi nedeniyle devlet dış borçlanmaya gidebilir. Devlet borçlanması, ekonomik istikrar için de kullanılır. İç borçlanma ulusal paraya ihtiyacı ifade ederken, dış borçlanma dövize ihtiyacı ifade eder. Kısa vadeli borçlanma devlet bonosuyla, uzun vadeli borçlanma devlet tahviliyle yapılır. Crowding-in: Devlet borçlanabilir fon piyasasından çekilerek özel sektörün yatırım yapmasını kolaylaştırır. Borç yükü: Sermaye ve tüketim mallarının azalmasına neden olan prodüktif kaynakların kullanılmasına borç yükü denir. Kaynak kullanımından ziyade direk parasal ödeme transferleri finansal borç yüküdür. Ekonomik mallar borç yatırımıyla finanse edildiğinde reel borç yükü söz konusudur. Bu borç yükü toplumun bireyleri arasında oransal vergilere dayandırılmışsa, simetrik borç yüküdür. Borçlarla Finansa Edilen Harcamaların Yararları Yatırımların borçlarının ödenmesi için gerekli vergilerle ilişkili olarak, toplumun bireyleri arasında orantılı olarak dağıtılması durumunda, borç yükünün gelecek nesillere transfer edilmesi söz konusu değildir. Eğer reel yarar oransal olmayan şekilde asimetrik olarak dağıtılsaydı, cari jenerasyon üzerinde yeniden dağılım etkisi söz konusu olur ve de belki miras yoluyla gelecek nesile de aktarılabilir. Borç yükü asimetrik olursa, vergi ile finansa edilirse, gelir ve zenginlik yeniden dağılıma tabi olur. Daimi İstikrazlar: Devletin borçlandığı meblağı ne zaman ödeyeceği belirlenmeksizin sadece faizin ne zaman ödeneceğinin belirlenmesi, borcun aslını uygun olduğu zamanda ödeme durumuna denir. Sadece devlet içi borçlanmalarda kullanılır. Zorunlu Borçlanma: Gönüllü borçlanmaya oranla daha ucuz ve uzun vadeli olmasına rağmen, yaygın olarak kullanılan bir yöntem değildir. Olağanüstü durumlarda başvurulur. Diğer durumlarda, devlet zorunlu olmayan borçlanmayı ancak MB’den sağlar. Bu da para politikaları açısından olumsuz etkiler taşıdığından, devletler MB’dan zorunlu borçlanmaktan sakınırlar. Çünkü enflasyon ortaya çıkar ve para politikası etkinliğini kaybeder. Konversiyon: Borçların mali yönden idaresinde değiştirilmesine konversiyon denir.
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Para arzının oluşumundaki etkenler: -Hanehalkı -Bankalar -MB MB bilançosunda ne kadar esnek olursa, verdiği paraları geri alabilirse, para politikası o kadar etkin olur. Kısa ve orta vadeli borçlara dalgalı borç, uzun vadeli borçlara da konsolide borç da denebiliyor. Borç vadelerinin seçilmesi ve onlar arasında uygun vadenin seçimi, borç yönetiminin zor kısmını oluşturuyor. Borç idaresi, borç yükünün vergi ödeyicilere maliyet olan faiz yükünün düşük tutulmasını amaçlar. Harcama Kaydırıcı Politikalar Bir ülkenin vatandaşlarının harcamalarının yönünü belirleyen politikalardır. 2’ye ayrılır; 1. Döviz kuru politikaları 2. Dış ticaret politikaları (İthalata yönelik pol. – İhracata yönelik pol.) Döviz Kuru Politikaları Ödemeler dengesi denkliği için kullandığımız politikalardır. Dış ticaret açıklarımızı talep yönetimiyle de gidermemiz mümkündür. Talep kısılır, gelir kısılır, ithalat azalır ama bu sefer de MG düşer. İşsizlik oluşur. Talebi kısmadan bunu önlemek mümkün. Kota, tarife, döviz kuruyla oynarız. Tarifeler, ulusal devletin kontrolü dışında kaldı. II Dünya savaşından sonra GATT kurularak, hükümetler yetkilerini uluslar arası kuruluşlara aktardı. GATT tarife dışı engellerle baş edemediğinden, yerine DTÖ kuruldu. İthalat talebinin belirleyicileri: Yurtiçi toplam talep İthal edilen malların ulusal ikame fiyatlarına oranı Ülkenin uyguladığı dış ticaret politikaları TALEP YÖNETİMİ POLİTİKALARI HARCAMA KAYDIRICI POLİTİKALAR MG artarsa ithalat artar. MG seviyesinde dış ticaret açığı yok. Dış ticaret açığını azaltmak için TTo – TT1’e çekilir. 1- İthalat kota, tarife, tarife olmayan bariyerler yoluyla aşağı çekilir. 2- İhracat sübvansiyonlarla arttırılır. 3- Döviz kuru politikaları uygulanır. Döviz Kuru Politikaları Döviz kuru, iki para arasındaki değişim oranını ifade eder. 3 çeşittir; Sabit kur Esnek kur Yönetilen kur Döviz kurunu belirleyen etkenler; İthalat – ihracat Gelirde olan değişimler Faiz oranında olan değişimler Enflasyon oranında olan değişimler Beklentilerdeki değişimler Döviz Kuru ve Gelir Diğer ülkelerin gelirlerinde herhangi bir değişme yokken, ulusal ülkenin geliri artsın. Bu durumda ithalatı artacaktır. İthalatın artması ulusal para arzını S’den S1’e kaydıracak. Ulusal para arttığı için piyasada değer kaybedecek. Yabancı para değer kazanacak. Yabancılar açısından kurun düşmesine neden olur. Bizim açımızdan kurul yükselmesine neden olur. Döviz Kuru ve Faiz Oranı
www.iktisat.biz
İktisat Politikası Faiz oranlarında bir farklılaşma, döviz kurunu etkiler. Çünkü dünyada dolaşan kısa vadeli yabancı sermaye faiz arbitrajı yapmak istiyor. Yabancı para arz edildiği için D’den D1’e kayar. Diğer yandan ulusal yatırımcılar da yabancı paraları sataral ulusal para arzını azaltıyorlar. So – S1’e kayıyor. Yeni denge e1 şeklinde oluyor. Yabancı para talebi düştüğü ve yabancıların ulusal para talebi arttığı için yabancı para bollaşıyor ve değer kaybediyor. Yabancılar açısından kur yükseliyor. Döviz Kuru ve Enflasyon Oranı Enflasyon oranı farklılıkları ulusal malların fiyatlarındaki yükselme, ulusal mal talebini azalttığı için ihracat azalır. Onun için enflasyon oranlarının kura yansıtılması lazımdır. Kura yansıtılmazsa, ulusal ülke parası aşırı değerlenmiş olur. İthalat artar ve ihracat azalır. Enflasyon olduğu zaman iç fiyatlar yükseldiği için, ulusal mallara talep azalır. Ama ulusal vatandaşın yabancı mallara talebi devam ettiğinden, yabancı para değer kazanır. Yabancıların ulusal mala talebi, iç fiyatlar yüksek olduğundan düşer ve ulusal para değer kaybeder. Yeni Döviz Kuru = Satın Alma Gücü Paritesi (PPP): İki para arsındaki döviz kurunun iki ülke fiyat düzeyleri arasındaki değişikliği yansıtacak şekilde düzenleneceğini ileri sürer. PPP teorisi tam olarak döviz kurunda oluşan değişiklikleri açıklamakta yetersiz kalır. PPP teorisi döviz kurunun sadece nisbi fiyat düzeyindeki değişmelerle belirlendiğini varsayar. Döviz kurunun belirlenmesinde çıkış noktası basitçe tek fiyat kanunudur. “Eğer 2 ülke özdeş bir mal üretiyorsa, fiyatları aynı olmalıdır” mantığı söz konusudur. PPP teorisi bu yüzden ulusal fiyat düzeyinin belirlenmesinde yer alan, uluslar arası ticarete konu olmayan m/h’lerin fiyatlarında olan değişmelerin ülke fiyat düzeyinde oluşturduğu değişmeleri dikkate almaz. Döviz Kuru ve Beklentiler Bir ülkenin yeni ürün üretme yeteneğini kaybetmesi, ülke mallarına ve parasına olan talebin düşmesine neden olur. Ülkenin yeni ürünler üretme kapasitesinin arttığı yönünde oluşan beklentilerin, ulusal ülke parasının değerinin artacağı yönünde olması, ulusal ülkeye sermaye girmesine, ulusal paraya olan talebin D0’dan D1’e kaymasına yol açar. Aynı şekilde ulusal vatandaşların da talepleri ulusal mallara yöneldiğinden, yabancı para talebiyle ulusal para arzları azalır. So’dan S1’e kayar. Ulusal para değer kazanır. Ulusal para için kur düşer, yabancı para için kur artar Esnek Döviz Kuru ve Ödemeler Dengesi Denkliği İlişkisi: Ulusal paraya ilave, ulusal paranın değerlenmesine neden olduğundan, ithalatı ucuzlatır, ihracatı daha pahalı hale getirir. Bu ödemeler dengesinde olan fazlayı ortadan kaldırır. Açık veren ülke durumunda mekanizma tersine ama yavaş işler. Her zaman da işlemeyebilir. Yabancı mallara olan talep ulusal paranın değer kaybetmesine, yabancı paranın değerlenmesine yol açacaktır. Bu sefer yabancı para değerli olduğundan ulusal mallara talep başlayacak, yabancı paranın ithalatı artacak, ihracatı azalacaktır. Böyle olunca da yabancı ülkenin ödemeler dengesi fazlası ortadan kalkacak. Ülkelerin döviz kuru politikalarını belirlemesinde dikkate alması gereken unsurlar: 1. Ülkenin belli başlı mal üretimi ve ihracatı 2. İthal edilen malların ulusal ikamesi 3. Temel ithalata, ara mal ve sermaye teçhizatı ithalatında dışa bağlılığı
www.iktisat.biz
İktisat Politikası 4. Direk yatırımları, resmi ve özel borçları da içeren sermaye akımlarının büyüklüğü 5. Finansal piyasaların gelişmişlik düzeyi Esnek Döviz Kuru Değerlenen yabancı para, yabancıların ulusal mallara olan talebinin artmasına, piyasalaya daha fazla yabancı para akmasına, yabancı paranın değer kaybetmesine yol açar. Döviz kurunda bir düşmeye de yol açar. Döviz kurunun bu şekilde piyasalarda belirlenmesinde devlet müdahalesinin olmadığı varsayılır. Sabit Döviz Kuru Paranın dış değerini sabit tutmak için devletin döviz piyasasına müdahalesi gerekir. Bu müdahale, belli bir kurun sürdürülmesi için resmi rezervlerin kullanılmasıdır. Ülkenin sabit döviz kurunu tercih edebilmesi için, otoritenin rezervleri olması veya müdahale araçları olarak borç alabilmesiyle ölçülür. Bu kurun örnekleri: a)Altın Standartı: Paranın değeri altına sabitlendiğinden, her bir para değerinin diğer bir para olarak da sabitlenmiş olmasıdır. Bu sistemde EX>IM. Sonuç olarak içsel para arzı yükselir ve fiyatlara yukarı doğru baskı yapar. Bu da ihracat rekabetini azaltır. Bu süreç ihracatın ithalata denk olduğu noktaya kadar devam edecektir. b) Bretton Wodds: Bütün paralar $’a sabitlenmiş, $ da altına sabitlenmiştir. ABD doları konvertible paradır. Bu sistem işlememiştir. Çünkü kimse dolar verip altın istemez. Amerika da 70’lerde bu konvertibiliteyi kaldırır. Bretton Wodds’un çöküş sebepleri: Büyüyen u.a. likidite yetersizliği Vietnam savaşı gibi ABD denizaşırı harcamaları, uzay bilimi harcamaları gibi çalışmalar dünya piyasalarında doların artmasına neden olmuş ve dolara olan güvenin çökmesine neden olmuştur.
www.iktisat.biz